Ana SayfaYazarlarBeyaz bulutlar ülkesi Zelanda

Beyaz bulutlar ülkesi Zelanda

Babasıyla camiye gelen üç yaşındaki Mücahit İbrahim nasıl bir dünyada olduğunu anlayamadan kısacık ömrünü katilin kurşunuyla tamamladı. Caminin inşaatında gece gündüz çalışan Filistinli mülteci Atta Muhammed Alian da kim bilir ne umutlarla işe koyulmuştu.

 

Yeni Zelanda; uzun beyaz bulutlar ülkesi diye anılıyor. Ilık yeşil ve huzurlu. İnsanlık tarihine göre daha yeni keşfedilmiş sayılabilecek bu ücra adalara göç etmiş insanların birinci sebebi, belli ki güvenli huzurlu bir yaşam. Christchurch kentinde El Nur ve Linwood camilerine yönelik saldırıda hayatını kaybeden Davud Nabi yerleşmek için bir yer ararken bu şehri görünce “Cennetten bir köşe, hayali bile aşıyor” demiş. Sovyet işgalinden kaçıp çocuklarına sığınacak bir yer ararken buralara gelen, 71 yaşında namazda öldürülen Afgan mühendis. Camide kendini siper etmiş başkalarına. Naim Raşit Pakistanlı öğretmenlik yapıyor ve namaza gittiği oğullarıyla birlikte hayatını kaybetmiş. Bangladeşli Hüsna ise kadın bölümünde Cuma namazı kılarken cani ruhlu terörist Brenton Tarrant’ın rastgele ateş açtığını görünce, tekerlekli sandalyeye bağlı kocasını korumak için çabalarken yakalanmış kurşunlara. Halit Mustafa da Suriye’deki savaştan kurtulmak için ailesini alıp daha yeni 2018’de gelmiş buralara. O da Yeni Zelanda’nın güvenli bir cennet olduğunu düşünenlerden. Oysa dünya hiç olmadığı kadar tekinsiz.

 

Tarrant kendini Hristiyan olarak tanımlamıyor, beyaz ırkçısıyım demiş manifestosunda. 2011’de Müslümanlara müsamaha gösterdikleri iddiasıyla çok kültürlülüğü benimsemiş 77 Hristiyan genci katleden 242 genci de yaralayan, 21 sene hapis cezası alan Breivik’i örnek almış meğer. O da bin 500 sayfalık manifestosunda İslam düşmanı olduğunu belirtmişti. Çalışma oturma ve spor odasından oluşan ‘hücresinde’ televizyon, internet ve playstation oyunu bulunan Norveçli. Burada kalmasını insan hakkı ihlali olarak görüp şikayetçi olan ve 115 bin lira tazminat kazanan adam. Yüzlerce evlenme teklifi almıştı. Onu kahraman olarak görenler hiç de az değil. Tarrant hayranlardan sadece biri.

 

Zelanda katilini “yalnız kurt” diye tanımlayıp, “melek yüzlü sarışın bir çocuktu” güzellemeleriyle sorumluluklardan kaçılamayacağı ortada. Daha geçen yıl gittiği Pakistan hakkında “dünyanın en içten en iyi kalpli ve misafirperver insanlarıyla dolu bir yer” diye not düşmüş. Böyle kafası karmakarışık genç insanların taşeronlaşmasında siyasetçilerin farklılıklara düşman politik söylemlerinin, basındaki akıl almaz Müslüman düşmanlığının, farklı insanlarla bir arada yaşama kültürünü geliştiremeyen akademinin doğrudan etkisi var. Müslümanları katledenlere övgüler yağdırılan manifestoyu tek başına yazmadığı üzerinde neredeyse uzlaşılan katil ruh, yükselen Neonazi kavram ve düşünceler ağının hülasası. Katliam Müslümanları Avrupa’dan göçe zorlamayı hedeflese de en güçlü mesaj ve ağır tehdit Avrupa’nın çokkültürlülüğü savunan kesimlerine ve mültecilere ılımlı yaklaşan siyasetçilere.

 

Her saldırıda karşı saldırı fikriyle ortaya çıkanlar ise, hiçbir şeyi çözemedikleri gibi sadece Müslüman Hristiyan çatışmasının alt yapısını hazırlayıp seyretmeye hazırlananları, ‘Tanrıyı kıyamete zorlayanları’ mutlu etmiş oluyorlar. Zor ve gerekli olan insanlığı iyiliğe, uzlaşmaya, ortak değerlere sürükleyecek aklî amelî ve fikrî performansı ortaya koymak. Farklı olanlarla yüzlerce yıllık hakikatli bir deneyimimiz var ve Suriyelilerle bir kez daha örnekliyoruz bunu zaten. Canilerin gürültüsüne teslim olmak onları öğretmen bellemek yerine fısıltıyla konuşan erdemli adil insanlarla dayanışmalı ve geniş bir network oluşturmalıyız. Karşılıklı küme şeklinde tanımlama ve suçlamalar, nefret söylemleri insanlığı uçuruma sürüklüyor.

 

Katil Sırp çentiklerin marşı fonda, kafada her şeyi canlı yayınlayan kamera, silah talimi ve kanlı eylem. Avustralya senatörü Fraser Anning gibi yangına benzin taşıyan zavallılar ise küçümsenmeli mahkum edilmeli. Katliamın olduğu gün yaptığı açıklama nasıl da bayağı. “Bugün kurban olabilirler ama normalde onlar öldürüyor, göç politikaları buna sebep oldu ve eylem yeni Zelanda ve Avustralya’da Müslüman varlığının artmasının altını çiziyor. Açık konuşalım ki İslam diğer dinler gibi değil, faşizm üretiyor.” Bunu hak ettiniz arkası gelecek demediği kalmış sadece. Bize yakışan tek şey bu oyunları bozmak, İslamın rahman ve kuşatıcı özünü şifa olarak ortaya çıkarmak.

- Advertisment -