Ana SayfaYazarlarYahudi Soykırımı failleri üzerine görüşler-8

Yahudi Soykırımı [Holokost] failleri üzerine görüşler-8

 

Son yazımda da belirttiğim üzere İkinci Dünya Savaşı’nın arifesine kadar Hitler, Yahudilere ilişkin nihaî amacının onların imhâsı değil; zorla sürülmesi olduğunu ilan etmiştir. Hatta ünlü İngiliz tarihçi Ian Kershaw, Hitler’in antisemitizm söylemini Nazi Almanyası’nda kitlelere hitap ederken hiçbir vakit merkezî bir konuma oturtmadığına dikkat çekmektedir.

 

Bu noktada Finkelstein, Goldhagen’in öne sürdüğü Alman toplumuna mündemiç antisemitizm eksenli şiddet eğiliminin varlığını sorgular. Finkelstein, Goldhagen’e şu soruları yöneltir: Almanlar kendiliğinden antisemitik pogromlara müsamaha etmiş midir? Nazi pogromlarına katılmışlar mıdır? Yahut, Nazi pogromlarını onaylamışlar mıdır? Az da olsa Nazi pogromlarına göz yummuşlar mıdır? Finkelstein’nın bütün bu sorulara cevabı tartışma götürmeyecek bir şekilde kategorik olarak hayırdır.

 

Finkelstein daha da ileri giderek, Almanların kararlı bir biçimde Nazilerin antisemitik gaddarlıklarını mahkûm ettiğini vurgulamaktadır. Finkelstein’in Goldhagen’e yönelttiği bir diğer eleştiri Goldhagen’in tezine temel teşkil eden tarihsel kaynakların ve malzemenin kullanımına dairdir.

 

Finkelstein’a göre Goldhagen RBP 101 Polis Taburu’nda görev alan ve Holokost’un gönüllü failleri olarak kodladığı insanlara yönelik ortaya koyduğu tezi güçlendirecek inandırıcılığa sahip değildir. Kullandığı dökümanlar yetersizdir ve selektif bir biçimde Golhagen’nin kendi tezi doğrultusunda kullanılmıştır.

 

Finkelstein, Goldhagen’in bahsi geçen taburlarda görev alan şahısların Yahudilerin katliamı karşısında gösterdikleri gönülsüzlük, muhalefet ve bu katliamlarda yer alma görevini reddetme gibi kendilerini aklamaya yönelik çabalarını yok saydığını belirtmektedir. Bu açıdan Finkelstein, Goldhagen’in bahsi geçen eserinde büyük bir özgüvenle ortaya koyduğu tezin Nazi soykırımıyla ilişkili cari olan literatüre pek de dişe dokunur bir katkı sağlamadığını yüksek perdeden seslendirir.

 

Ona göre Goldhagen aslında “sadist Alman zihniyeti” gibi uzun bir süredir itibar edilmeyen bakış açısını yeniden tedavüle sokmuştur; yazar eserinde sorunsala ilişkin literatürde mevcut olan ikincil kaynaklarda çarpıtmalara gitmiştir; yazarın metninin dokusu çelişkilerle doludur ve bu bağlamda Finkelstein için Goldhagen’in kitabı akademik bir araştırma olarak değerlendirilebilecek değerde değildir.

 

Esas itibariyle, Holokost birbiriyle paralel ve aynı zamanda çatışık iki literatür üzerinde yükselmektedir. Çoğunlukla Alman menşeili tarihsel kaynaklara odaklanan tarihçiler, sıradan Almanların ekseriyetinin Hitler’in Yahudilere yönelik takıntılı düşün yapısını paylaşmadığı hususunda muayyen bir konsensüse ulaşmıştır.

 

Geniş ölçüde güvenilirliğe sahip olan akademik araştırmalar, popüler Alman antisemitizminin ne Hitler’in “zaferini” ne de Yahudilerin topyekûn kırımı doğrultusunda alınmış “Nihaî Çözüm” kararını açıklayabilecek bir unsur olduğu noktasında hemfikirdir.

 

Buna karşılık, Holokost’a maruz kalan Yahudi kurbanlar üzerinden meseleye yaklaşan bir diğer tarihçiler grubu ise popüler Alman antisemitizminin Hitler’in ‘başarısı”nın ve Yahudi soykırımının arkasındaki başat itici güç olduğunu iddia etmektedir. Bu çerçevede Goldhagen’i gerek kullandığı ve işlerliğe soktuğu tarihsel malzeme gerekse de benimsediği tarih methodolojisi bakımından ikinci grup tarihçiler kategorisinde düşünmek mümkündür.

 

 

- Advertisment -