Ana SayfaYazarlarHolokost ‘biricik’ ve ‘eşsiz’ mi?

Holokost ‘biricik’ ve ‘eşsiz’ mi?

 

Soykırım Çalışmaları literatüründe Lemkin’in bıraktığı mirasın nasıl doğru bir biçimde yorumlanmasına ilişkin, soykırım üzerine çalışan araştırmacılar arasında dinamik bir tartışma cereyan etmekte. Çok iyi bilindiği üzere, genelde soykırım özelde ise Holokost üzerine çalışan tarihçiler arasında ‘Niyetselcilik [Intentionalism]’ ve ‘İşlevselcilik’ [Functionalism] gibi birbirine taban tabana zıt iki perspektif bulunmaktadır.

 

Birinci yaklaşım temelde soykırım eylemini analiz ederken ideolojinin, nefretin ve şiddetin rolüne vurgu yapar. İkinci yaklaşım ise moderniteyi simgeleyen bürokrasi, araç-amaç mantığı ve totaliter devletin bireylerin hayatlarına yönelik tehdidi gibi unsurların üzerinde durur (. Ancak bu tartışmada bir nokta sıklıkla gözden kaçmaktadır: o da soykırım eyleminin karşılaştırmalı bir perspektiften anlaşılması ve açıklanmasıdır.

 

Böylece, Soykırım Çalışmaları alanında karşılaştırmalı bir analiz çerçevesinin varlığı ve ihtimali mevcuttur. Bu noktada söz konusu analiz çerçevesini literatüre sokmaya çalışan A. Dirk Moses ve Dan Stone gibi iki seçkin tarihçiden bahsetmek gerekir.

 

Bir soykırım tarihçisi olan A. Dirk Moses genel itibariyle dünya tarihi, soykırım; Birleşmiş Milletler’in soykırım kavramının formasyonu üzerindeki rolü; kolonyalizm, emperyalizm ve soykırım arasındaki rabıta ile ırk ve antropolojinin soykırım eylemi üzerindeki etkilerini tartışan tarihsel çalışmaların rolü ile ilgili konulara odaklanır.

 

Moses, spesifik olarak ise ırkçılığın ve antropolojinin tarihsel gelişiminin etkileri üzerine yoğunlaşır. Bunu yaparken tarihsel bağlamı mutlaka dikkate alır. Dan Stone da Moses gibi soykırım uzmanı olan önemli bir tarihçidir. Stone tarihyazımı, edebiyat, Holokost’un felsefi olarak yorumlanması, karşılaştırmalı soykırım, antropolojinin tarihi, ırk teorisi ve öjenik, İngiliz aşırı sağının kültürel politikaları ve tarih felsefesi gibi konularda kayda değer çalışmalara imza atmıştır.

 

Dirk Moses soykırım alanında mesai harcayan tarihçilerin, kolonyalist ve emperyalist ülkelerin yerli halklara uyguladığı soykırımlar ile Holokost’u karşılaştırmalı bir yaklaşım çerçevesinde müstakilen analiz etmedikleri tespitinde bulunur. Bu noktada Moses’ın verili soykırım literatürüne ve alanına yönelttiği temel eleştiri, kolonyalist güçlerin hakimiyeti altında olan yerli halkların kasıtlı ve sistemli kitlesel ölümlerini ele alan ve bu bağlamda Holokost’un ‘biricik’ ve ‘eşsiz’ bir soykırım olduğu tezini reddeden çalışmaların göz ardı edilmesidir.

 

Başka bir ifadeyle, Holokost’un diğer soykırımlardan bağımsız, kendine özgü ve diğer soykırımlarla karşılaştırılmaktan münezzeh olan karakteristiğini eleştiren Moses, bu durumun yerli halklara karşı uygulanan soykırım politikalarının marjinal bulunmasına ya da bu soykırımların ‘primitif’ olarak değerlendirilmesine ve hakim Avrupa merkezci yaklaşımın güçlenmesine neden olduğunun altını çizmektedir.

 

 

 

- Advertisment -