Ana SayfaYazarlarAna bir damar olarak Türk milliyetçiliğinde ırk(-çılık) ve ırkçı söylemler-7

Ana bir damar olarak Türk milliyetçiliğinde ırk(-çılık) ve ırkçı söylemler-7

 

 “Kan”sızlığıyla malûl Ahmed Nihad’ın durumuna benzer bir olayı Kâzım Nâmi İzmir seyahati vasıtasıyla aktarır. İzmir’e doğru gelirken, Bozcaada’nın önünde geçerken adadan ayrı bir kayanın üzerinde gördüğü Yunan bayrağı Nâmi’yi derinden yaralar.

 

“Dört beşyüz yıldan beri ak hilâlli kırmızı sancağın ihtizaz ettiği bu yerleri, biz lâyıksız halefler muhafaza etmesini bilemedik” diyen Nâmi kendi neslinden şüphe eder. Bu şüphe o kadar ileriye gider ki Nâmi, bu kaybın “bizim kansızlığımızdan, neslimizin bozulmuş olduğundan” kaynaklandığını söyler.

 

Her ne kadar Türk Yurdu’nda ırk, kavmiyet, etnisite, soy ve cinsiyet kavramları birbirlerinin yerine geçebilecek şekilde kullanılmış olsa da; Türk milli kimliği bilhassa Seyfeddin ve Nâmi’de barizleştiği üzere genellikle soy, “kan” ve etnisite ekseninde tanımlanmıştır. Türklüğe atfedilen kültürel özellikler onun ırkî hassasıyla ilişkilendirilmiştir.

 

Irkçı düşüncenin yaygınlaşmasında önemli rol oynayan Gustav Le Bon’un seciyenin terbiyesinde ırkın büyük bir tesiri olduğu görüşünün Türk Yurdu sayfalarında yer bulması, Türk Yurdu yazarlarının ırkçı düşün deryasına dalmaya yatkınlıklarının bir göstergesidir.

 

“Kitle psikolojisinin babası” olarak anılan, kitlelere duyduğu güvensizlikle maruf Le Bon gibi bir şahsiyetin Türk Yurdu yazarlarınca benimsenmesi ve onun milletlerin ruhunu ırkî karakterlerin belirlediği ve bu karakterlerin ancak çok uzun bir zaman diliminde değişebileceği tezinin kabul görmesi; yine Türk Yurdu aydınlarının ırk merkezli bakışa yatkınlığını gösteren bir örnektir.

 

“Sütçü Bulgarlar, domuz çobanı Sırplar, hatta meyhaneci Yunanlılar”

 

Akçuraoğlu derginin Türk Alemi bölümünde yayınlanan bir yazısında, hâkim millet Türklüğün nasıl Batı ve gayrımüslim unsurlar tarafından mazlum durumuna düşürüldüğü temasını devam ettirir. Asıl sahibi oldukları bu memleket için her şeylerini feda eden Türkler, ellerine hiçbir şey geçmeden, yoksulluk içinde sefil bir biçimde yaşamaktadırlar. Hâkim millet Türklük devletin ve imparatorluğun varlığını korumak için cephede savaşırken, gayrı müslim azınlıklar bütün zenginliğe konmaktadır.

 

- Advertisment -