Ana SayfaYazarlarBeni siz var ettiniz!

Beni siz var ettiniz!

 

Arda olayında beni en çok etkileyen şey ettiği bir söz oldu. Olayın geçtiği gece kulübünde yaşanan bir kavga sırasında müşteri olan bir kadın, “Bizim de eğlencemizi, keyfimizi kaçırdınız, buna hakkınız yok” dediğinde Arda’nın cevap olarak mekanın yöneticilerine dönüp, “Bu kadını yarın akşam burada eğlendirin, benden…” demesi… Son yıllarda literatürümüze giren bu “bendensin” kavramı memleketin yaşadığı güç zehirlenmesine de işaret ediyor. Oraların, her yerin sabibi olduğunu sanan, her şeyi yapmayı kendine 'hak' gören  Arda, futbol olarak çöküşe geçtiği bir dönemde bile o sevimli, top toplayan çocuktan gözleri öfkeyle bakan ürkütücü bir karaktere dönüştüğünü göremedi.

 

Bazı sahne sanatçılarının konserlerinde kalabalığa dönerek “Beni siz var ettiniz, siz olmasaydım burada olmazdım” sözü aslında büyük bir yalandan ibarettir.  Bu yalana o toplanan kalabalık da inanır, böylece taraflar karşılıklı mutlu bir şekilde yaşar gider. Oysa ortada bir var etme durumu falan yoktur. Konserde o kalabalığı toplayan sanatçı alanı ne olursa olsun yetenek ve çalışmasıyla ya da popüler kültürün tanıdığı olanakları kullanarak bunu başarmıştır. Kalıcı olup olmamasını ise sadece o kişinin performansı belirler, kimi kısa sürede silinip giderken, kimisi de Zeki Müren’in sıkça söylediği gibi “Kalplerde yaşar”…

 

Futbol mahalle aralarında kurulan taş kalelerde oynanan bir oyun olmaktan çoktan çıktı. Zaten mahallelerde oynanacak arsa, sokak kalmadı. Hal böyle olunca futbolun önemli aktörleri de kendini büyük kalabalıkları etrafında toplayan, konser sanatçısı gibi görmeye başladı. Hatta o sanatçılardan çok daha fazlası. O kalabalıklara da “Beni siz var ettiniz” metaforunu söylemek gerekiyordu ki bu ilişki uzun süre sürüp gitsin, şov devam etsin. Böyle de oldu.

 

Arda Turan, mahalle arasından çıkıp futbola gönül veren insanların önemli bir bölümünün sevdiği bir futbol karakteri haline geldi. Bir zamanlar Ali Sami Yen’de top toplayan küçük çocuk sevdiği takımın kaptanlığına kadar yükseldi. Milli takımda gösterdiği başarılı performansla oynadığı takımı tutmayan insanların bile kendi çocuklarına ‘Arda ‘adının verilmesini sağladı. Aslında Arda’nın bu olup bitenlerde dahli yoktu. O, sevdiği oyunu yetenekleriyle iyi oynuyor, oynadıkça para ve güç kazanıyordu. Para ve güç kazandıkça, tepelere doğru çıkarak dokunulmaz biri olduğuna inanmaya başladı. Güç sarhoşluğu değil anlatmak istediğim, ‘ne yaparsa yapsın, dokunulmaz olduğuna’ inanmasıdır yaşadığı Arda’nın. Ne de olsa onu bir zamanlar ayağa kaldırdığı kalbini kazandığı kalabalıklar yaratmıştı. Bu büyük yalana önce Arda’nın kendisi inandı. Futbol olarak çöküşe geçtiği bir dönemde bile, sevimli top toplayan çocuktan gözleri öfkeyle bakan ürkütücü bir karaktere dönüştüğünü göremedi ya da görmek istemedi. Futbol sahalarında kazandığı para, etkili ve yetkili ‘abiler’den oluşan bir çevrenin etrafında olması bu gerçeği görmesine engel oldu.

 

Masumiyetini doğup büyüdüğü Bayrampaşa sokaklarına bırakan bu öfkeli adamı ‘onu var eden büyük kalabalıklar’ çoktan terk etti. Terk etti çünkü; çocukların kahramanı olan bir yetenekli gençten o büyük kalabalıklardan biri olmaya evrildi. Kalabalıklara benzedi her davranışıyla. Kalabalıklar kendisine benzeyeni sevmez ki, İşte bunu anlamadı Arda… En ufak bir tartışmada işi kabalığa, şiddete, döken, bunu da ata sporu gibi olağanlaştıran kalabalıklar neden kendisi gibi olan birini sevsin…

 

Son olayda tam ‘bizlik’ bir olay sahneledi Arda. İşin içinde cinsel taciz var, kafa atma var bu tür vakaların olmazsa olmazı silah var. Benim gibi üçüncü sayha haberlerini bu ülkenin belki de en gerçeği olarak görenleri hiç şaşırtmadı bu sahneler. İddia ediyorum bir hafta süreyle üçüncü sayfa haberlerini takip edin buna benzer birçok vakayla karşılaşırsınız.

 

İşin adli tarafı bir yana ki, bu olaydan bir cezaevi bir tutuklanma çıkmaz. En fazla ertelemeli bir ceza. Bizde özellikle son yıllarda insanların hapse girmesi için, savcıların kafa yorup hayali deliller üretmesi gerekir. Bu olayda ise her şey aleni ve ortada olduğu için Arda’nın da hapse girmesine gerek yok. Öyle de olacağını düşünüyorum. Fakat Arda için çok daha büyük bir risk var. Onu koruyan 'kalkanlar', artık olmayacak. O, kendisini alkışlayan, zorbalığı yücelten kalabalıkların arasında döndü. Sıradan bir figür olmasının ötesinde öfke duyulan biri artık. Kişisel tarihinin böyle olmasını istedi. O halde kalabalıkların arasına hoş geldin Arda…                       

 

  

- Advertisment -