Ana SayfaYazarlarBeklemeyi severiz beklenenden ötürü…

Beklemeyi severiz beklenenden ötürü…

 

Yine bir festival oyunu ile karşınızdayım, bu kez söz "Godot’yu Beklerken" ile Şahika Tekand ve Studio Oyuncuları’nın…

 

Samuel Beckett'ın ölümsüz eseri "Godot’yu Beklerken" 1990 yılında Beckett’le başladıkları serüvenlerini devam ettiren Şahika Tekand ve Studio Oyuncuları tarafından performatif sahneleme yöntemi ile izleyicisiyle buluşmaya devam ediyor…

 

Bilmeyenler için bu efsane yazarı biraz tanıtmak isterim; 1906'da Dublin'de dünyaya gelen Samuel Beckett, zamanının "son modernistlerden" daha sonraki pek çok yazarı etkilediği için de "ilk postmodernistlerden" biri olarak değerlendirilir. 20. yüzyıl deneysel edebiyatının önde gelen isimlerinden İrlandalı yazar, oyun yazarı, eleştirmen, şairdir… Beckett aynı zamanda "Absürt Tiyatro" akımının en önemli yazarı sayılmaktadır.

 

Absürd (uyumsuz) tiyatro; bütün kalıplara, alışılmış düzene karşı çıkar. Olaylar arasında bağ kurmaz. Belli bir olay dizisi yoktur. Verilmek istenen mesaj yoruma açıktır. Tekrarlardan oluşan, başladığı yere geri dönen biçimler vardır. Bunu özellikle belirtmek istiyorum, çünkü, Absürd tiyatro herkese hitap eden bir tarz değildir. Bir oyunu tavsiye ederken, herkesin farklı tarzlardan hoşlandığını bilerek ama yine de her oyuna şans vermek gerektiğini düşündüğümden bazı şeyleri netleştirmek gerektiğine inanıyorum… Ve bu oyuna şans verdiğinizde pişman olmayacağınızı da biliyorum, benden söylemesi…

 

Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Beckett, çağdaş insanın durumu hakkında oldukça kötümser, hatta hiççi eserler vermiştir. Gittikçe daha kısa ve özlü eserler veren Beckett, bu kötümserliği kara mizah yoluyla anlatır.

 

Beckett'ın "Godot’yu Beklerken" eserine ayrı bir ilgim olduğunu itiraf etmeliyim, geçmişte "Beckett ve Beklemek" üzerine farklı bir alanda grup çalışması yapmıştım… Sürekli aynı yerde, umarsızca, zaman kavramını hiçe sayarak, bıkkınlıkları bir kenara bırakıp, bazen pes ederek, bazen tam tersi bir inançla beklemek nasıl bir duygudur diye düşünmüşümdür hep, belki de hiç gelmeyecek biri ya da bir şeyi beklemek ve bu beklemeyi yaşamının tek gayesi haline getirmek…

 

Oyunun en sevdiğim diyaloglarından birinde:

 

– Estragon, “Gel gidelim” der Vladimir’e

-“Gidemeyiz” diye karşılık verir Vladimir.

-Estragon “Neden?” diye sorar.

-Vladimir yanıtlar: “Çünkü Godot’yu bekliyoruz”

-Estrogon : “Doğru…” 

 

Ben hep beklemenin sihirli bir yanı olduğunu düşünmüşümdür. İçinde tonlarca umudun gizlendiği…

 

İnsanların gelecek kurma adına eylem oluşturacak bir seçenekleri kalmadığı, boşuna çabalarından ve bekleyişlerinden kaynaklanan bir umutsuzluk içinde yaşadıkları 2. Dünya savaşı sonrası yazılan "Godot’yu Beklerken" için farklı birçok tanım yapılsa da 'umudu bekleyiş' fikri bana hep daha yakın gelmiştir. Godot öyle güçlü olmalı ki, olmayan her şeyi getirmeli, bütün eksikleri gidermeli bu bekleyişin sonunda… "Hiçbir şey, hiçten daha gerçek değildir" diyen Beckett, oyunda her ne kadar hiçliği, amaçsızlığı ve bekleyişi anlatsa da sıkıcılıktan çok uzaktır ve seyirciyi düşündürürken aynı zamanda da tedirgin eder…

 

Bütün kuralları yok saydığı için sahneleme ve oyunculuğun daha da önem kazandığı "Godot’yu Beklerken"de tam da burada devreye Şahika Tekand ve Studio Oyuncuları giriyor. Türkiye'de Beckett üzerine en kapsamlı bilgiye sahip insanlardan biri olan Şahika Tekand’ın yönettiği oyunu,  heyecanla ve merakla izledim ve beklediğimi hatta daha fazlasını bulmanın keyfiyle salondan çıktım…

 

Yönetmen koltuğundaki Şahika Tekand, Vladimir ve Estragon'un her gün yinelenen bir ritüel haline gelmiş davranışları ve onlara eşlik eden Pozzo, Lucky ve Çocuğun yarattığı akıl dışılık ve bunu akla uygun kılmak üzere verilen uğraşı anlatan bir düzen kurmuş. Kafalarına göre hareket edemeyen ve sahneye hapsolmuş izlenimi veren bu kişiler, dışarıdan gelen zil ve müzik komutuna göre davranış sergiliyor. Reji, ışık ve seyrine doyulmaz oyunculuklarla güzel bir ekip çalışması için Şahika Tekand ve Studio Oyuncuları'nı özellikle de Cem Bender, Yiğit Özşener, Sedat Kalkavan ve “düşünme eylemi”ndeki üstün performansıyla Onur Berk Aslanoğlu’nu gönülden kutluyor ve biraz alışılmışın dışında ama o kadar da etkili bir oyun izlemek isterseniz "Godot’yu Beklerken"i izlemenizi tavsiye ediyorum.

 

- Advertisment -