Ana SayfaYazarlarHrant'ı kalıcı kılan...

Hrant’ı kalıcı kılan…

 

Onu kaybedeli 12 yıl geçti. Yüreğimde açılan yara bir türlü iyileşmiyor. Vurulduğu günü, Türkiye'nin bütün farklılıklarını acıya boğan o berbat günü, hep şimdiymiş gibi hatırlıyorum. Cennazesinde toplanan yüzbinlerin içinde her görüşten, her eğilimden insan bir aradaydı. Şişli’den, Kumkapı’daki Ermeni kilisesine uzanan kilometrelerce insan kuyruğu, Türkiye’nin görüp görebileceği en anlamlı görüntüydü.

 

Hrant’ı bu kadar kalıcı yapan, bu kadar çok insana seslenebilen özelliği neydi? Ondaki bu birleştirici özellik neydi? Solcu bir geçmişe sahipti. Radikal sol örgütlere yakınlığı da olmuştu. Ancak onu belki geleneksel solculardan farklı yapan, ufkunun geniş olmasıydı. Sol, Avrupa Birliği'ne karşı çıkarken o ortaya atılıp, “AB Anayasasını, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası yapalım” demekten çekinmiyordu. Çünkü, Türkiye'deki demokratikleşmenin sigortasının AB kriterlerinde düğümlendiğini görüyordu. Türkiye’nin kırılgan demokrasisinin AB'ye uyum içinde sağlama alınabileceğine inanıyordu. Ermeni meselesinde Türkiye'yi dışarıdan baskı altına alarak bir sonuca uluştırmanın anlamsızlığını görüyor, yurtdışındaki Ermeni diasporasına, “Türkleri anlayın” konferansları verirken içerde de eleştirilerini sakınmıyordu. Toplumdaki bütün farklılıkları tehlike gören zihniyetin, yani devlet otoriterliğinin, İslamcıyı, Kürt'ü, Ermeni’yi dışlayan kültürün verdiği zararları cesaretle ifade etmekten çekinmiyordu. Dışlayıcı devletçiliğin, dışlayıcı milliyetçiliğin yerine, eşit yurttaşlığı savunuyordu.

 

Dindarlara yaklaşımı

 

Ölümünden 6 ay önce, 2006 Mayıs’ında birlikte katıldığımız Antalya'daki bir panelde, yakın geleceği şöyle tanımlamıştı: “Türkiye’de dipten gelen bir değişim hevesi var. Bu giderek artmaya başladı ve özellikle Müslüman dindar kesimler içerisinde bu fazlasıyla artmaya başladı. Dindarların siyasete soyunmuş olması Türkiye için bence bir şans.” Bu tahlili yaptıktan sonra geleceğe yönelik endişelerini de şöyle dile getirmişti: "80 yıldır Türkiye'de baskıyla ya da dayatmayla dindarlar yok edilemediler. Aksine tek başına siyasi bir parti olarak iktidara geldi. " “Dindar kesimden bizim korkularımızın, onların üzerine baskı dayatma yaparak değil, onların bizzat kendilerinin siyaset yapmalarıyla ve kendi kendilerini reforme etmeleriyle giderilmesi mümkündür diye düşünüyorum.” O gerçek ve kararlı bir demokrattı. Türkiyeli bir Ermeniydi. Bugün olsaydı, basın, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kararlılıkla savunmayı sürdürür, baskı ortamını da eleştirmekten geri durmazdı.

- Advertisment -