Saat farkı

 

 

1-Züppe eleştirmez statü çizer                     

 

Şöyle bir züppelik de mümkündü: “Politikacılarımız hediye diye en pahalısından Rolex değil, Aldo Rossi’nin Alessi saatini alıp taktıklarında o yüzyılların zihinsel/kültürel eşiğini atlamış olacağız!”

 

 

 2-Seçkin kaçar, sıradan kovalar                  

           

Hocamız M.Kıray, sonra trendsetter diye ayağa düşecek, kaçma kovalamacayı "Seçkin kaçar, sıradan kovalar.” diye özetleyip çocuklara konan alengirli icat kentli isimleriyle Mehmet, Ali, Ayşe’nin keşfi arasındaki zikzaklı gidiş-gelişlerle örneklemişti. Sadece isimlerimiz ile davranışımız, dilimiz, hal ve gidişimiz değil, nesnelerle ilişkimiz de sosyal koordinatlarımız hakkında konuşur.

 

   

3-Olumlamanın olumsuzlanması                  

 

P.Bourdieu’nun “kültürel sermaye” diyeceği statüyü göstergeye dönüştürmenin zirve noktası pahalı marka değil, markasızlık [no name]’dır. Yıllarca Rossi’nin saatini takmaya direndikten sonra bir öğrencim hocam aradığınız saati buldum, deyip bir Nomos kataloğu getirmişti, hakikaten sonra kendisini Aachen’da vitrinde görür görmez aldım, hala saatim odur.

 

 

4-Marka olan herşey buharlaşıyor                

 

Nomos Rossi’nin de kastettiğinin “Saatler zamana en dayanıklı malzeme kağıttan yapılana kadar; şimdilik çelikten olabilir!” entel lafazanlığa kaçmayanının ve icabında cep saatine dönüşmeyeninin, Bauhaus iddialısını, saat zanaatı tecrübeli bir Alman taşra şehrinde yapmıştı. İsimsiz[no name]’in saat adresi Swiss-swatch griye-siyah, sade modelleriyle mimar peşine düşmüş belli ki.

 

 

Ama piyasa marka istikrarından ziyade kademelenme demek ki Swatch, çocuksular kadar gözü Rolex arayanları da ihmal etmeyip ironi serilerini de çeşitlendirmiş…

 

 

Alessi de markasını Rossi’nin hatırasına adayacak değil ya: Gözünü Rossi sadeliğine alıştırmışlara plastikle davetiye çıkarıp sürkonturu çekmiş.

 

 

5-Sonu yok                     

                     

Nomos’a kadar gidenler olarak da insan/müşteri değil miyiz? Plastikten lüksten, korksak, alışverişe çıkmaz, vitrin bakmazdık

 

 

En iddialı marka  Prada’yı en iddialı yeri Manhattan’da yarımadanın kısa kenarı boyu bir sokak-tünele dönüştürüp sonra o sokağı da podyum dekorlu dekoruyla müşterilerini canlı manken olmaya davet eden bir vitrin olarak yorumladığı tasarımıyla şekillendiren tasarım canbazı Rem Koolhaas sıra kendi kılığına gelince Beşiktaş pazarında da, Sultanhamam’da da olan T-shirt’üyle çıkıyor sahneye.

 

.

6-Reklamdan algı yönetimine: züppelikle eleştirellik arasındaki ince çizgi: batıdan batıya

 

Politikacılarla işinsanları altın-gümüş-asalet yarıştırıp üste çıkmaya çalışırken kültürel sermaye peşindekiler gri-siyahın tonlarıyla alta girmeye çalışıyorlar.

 

 

İki ayrı dünya oluşlarıyla başlamıştık, yine oraya vardık… Hep batıya gidince doğuya varılıyor sahiden. Nietsche Zerdüşt, Hesse Sidharta ile Jan Garbarek de Nusret Fatih Ali Han ile buluşmuştu. Led Zeppelin’in Orhan Gencebay arabeski terbiyesini öğrencimden öğrendim. Fatih Akın da filminde Einstürzende Neubauten’i Led Zeppelin’den ilhamla Gencebay’ın stüdyosuna taşımış besbelli İstanbul Hatırası’nda… Zaten markasızın etiketi de Doğunun en ucunda konup oradan sıçramadı mı dünyaya?

 

 

 

 

 

   

- Advertisment -