Ana SayfaYazarlar“Koca Dünya”

“Koca Dünya”

“Tüyü bitmemiş yetimin hakkı” diye bir türlü çözemediğim bir lakırdı vardır; haksız kazanç, yolsuzluk gibi şeylerin ardından sarfedilen. Reha Erdem’in Venedik ödüllü filmi  “Koca Dünya” özel gösterimi, manasızlığıyla birlikte tekrar hatırlattı… Film iki yetim genç kardeşin dünyalarını yeniden kurmaları gibi iç parçalayıcı bir gerçekliği hiç de melodrama, hatta kahramanlığa dönüştürmeden gençlerin hayat enerjilerini ayakta tutma öyküsü olarak ve yetimlik gerçeğini fonda tutmayı ustalıkla başarıp, adeta herhangi yoksulluk öyküsüne dönüştürüyor. “Jin”de de gerilla bir genç kadınla asker gencin dağbaşı koşulundaki yakınlaşmasını akla anında geliveren hümanist klişelerin arasından tereyağdan kıl çekercesine geçerek, ustalıkla anlatmıştı Erdem.

 

 

O yetimliğin altını özellikle çizmese de 80’lerin başında, yeni asistanken rektörün valiye vaadi yaşam koşulları raporunu hazırlamak üzere, öksüz-yetim yurtlarına yaptığım keşif gezisini hatırladım. Eziyetin, istismarın izine rastlamamıştım, ama o çocukların en çok ihtiyacı olan “şevkat”in izi de yoktu.

 

 

Aziz Nesin’in başlatıp oğlu Ali Nesin’in sürdürdüğü girişimin hayatiliğini de  hatırlarken, sanki hile-hurda, yolsuzluk olmadığında yetimin herhangi hakkı olan bir dünyada yaşıyormuşuz pişkinliğinin ifadesi olup, bir de yüzsüzce tüyle cilalanmış o zikrettiğim deyişin acımasız kofluğu  “Koca Dünya” ile yeniden iyice battı gözüme.

 

Öte yandan iki taptaze yıldız Ecem Uzun ve Berke Karaer o koca dünyayı keşfedip kendi dünyalarına da yer ararken bizi de metropolün otoyollarından, pejmürde atölyelerine ve kenar mahallelerine götürmekle kalmayıp, kasvetli kasabaların çarşılarından, dispanserine ve hüznü gösteride saklı kumpanyalarına, hatta doğanın bin türlü tehdit ve vaadlerine kadar gezdirip gösterecek inandırıcılıkta koskoca birer olgun insan olup çıkıyorlar.

 

- Advertisment -