Ana SayfaYazarlar“Son” şiddetli İstanbul depremi

“Son” şiddetli İstanbul depremi

 

Bendeniz, 1999 yılından beri Türkiye’de meydana gelen birçok doğal afet sonrasında, valilikler, kaymakamlıklar ve belediyeler ile gerçekleştirilen yaklaşık 244 projede yer aldım. Yerli ve yabancı kurumlar ve STK’lar ile birlikte zor günlerde ülkeme hizmet etme fırsatı yakaladım. Gözlemlerime göre, dünyada ve ülkemizde âfetlerin iki türü ve anlamı vardır. Bunlardan bir tanesi “doğal âfetler”dir; deprem, sel, yangın, çığ ve toprak kayması gibi. Diğer bir türü ise “insanî âfetler”dir. Bunlar insan kaynaklı olanlardır; her türlü ayırımcılık, ırkçılık, darbe teşebbüsleri, İslamofobi, savaş ve terör gibi.

 

1894 İstanbul depremi

 

17 Ağustos 1999 Marmara depremi, özellikleri itibariyle İstanbulluları çok korkutan ve günlerce sokaklarda kalmalarına neden olan 1894 depremine benzetildi. Depremin birinci derecede etkilediği alanlar Marmara depreminin etkilediği alanlarla benzerlik gösterdi. 10 Temmuz 1894 depreminden, İstanbul şehir merkezinin yanısıra Adapazarı, İzmit, Gebze, Kartal, Adalar, Üsküdar, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Çatalca, Marmara Denizi’nin bir kısmı, Bozburun, Yalova, Karamürsel ve Sapanca etkilendi. Dönemin padişahı İkinci Abdülhamid, zarara uğrayan ve ihtiyacı olan halka yardım yapılmasını istedi; yaralıların belediye hastanesinde tedavi edilmesini sağladı. Depremin olduğu gün hemen hasar tesbitine başlandı. Ayasofya Camii’nin tamiri için 544 bin kuruşluk bir ödenek ayrıldı. Depremin yarattığı korku nedeniyle halk günlerce evlerine girmedi, memurlar da işlerine gitmedi. Sultan 11 Temmuz’da bütün memurların iş yerlerine gitmelerini emretti. Buna rağmen memurların binalara girmemesi üzerine bakanlık bahçelerine barakalar inşa edildi. Depremzedelere yardım kampanyası düzenlenmesi de bu arada gündeme geldi. Gene İkinci Abdülhamid, 16 Temmuz 1894 tarihli iradesinde depremden zarar görenler için kendi adına 1000 lira bağışladığını, şehzade ve kadın sultanlarının ise 500’er lira ile kampanyaya katıldıklarını belirtti. Bu arada yabancı ülkeler de yardım kampanyaları düzenledi.

 

O tarihte İstanbul’da bulunan ve Kumbari Efendi’nin yöneticisi olduğu tek rasathanenin sismik ölçümler yapabilecek araçları yoktu. Bu deprem sonrasında İkinci Abdülhamid, biri Yıldız Sarayı bahçesine, diğeri İstanbul Rasathanesi’ne konulmak üzere son sistem iki sismograf alınmasına karar verdi. Sarsıntının niteliğini ve etkilediği alanları araştırmak üzere Atina Rasathanesi Müdürü Ejinitis, sultan tarafından İstanbul’a davet edildi. Ejinitis, Marmara Denizi’nde yaptığı araştırmanın sonuçlarını padişaha sundu. Deprem çok şiddetli olmasına rağmen merkezi Marmara’da olduğu için İstanbul’daki binalarda çok büyük bir tahribata yol açmadı. Tahminlere göre bu depremde 280 kişi öldü, 298 kişi de yaralandı. 10 Temmuz depreminde yıkılan yerlerden biri, hiç beklenmedik şekilde Kapalıçarşı oldu. Yapılan araştırmada Kapalıçarşı esnafının dükkânlarını genişletmek amacıyla duvarları tıraşlayarak incelttikleri ve bu incelen kemerlerin depremin sarsıntısına dayanamadığı anlaşıldı.

 

Tarihî kaynaklarda “büyük hareket-i arz” diye adlandırılan bu deprem, Rumi 1310 yılına rastladığından, İstanbul halkı arasında “1310 zelzelesi” diye de anılır oldu. 1894 yılının 10 Temmuz tarihinde meydana gelen bu deprem, kayıtlara göre, öğle sularında 12:20’de ya da 12:25’te, müezzinlerin ezan okuduğu bir sırada, önce hafif bir sarsıntı ile kendisini hissettirdi; güneybatıdan kuzeydoğuya ve aşağıdan yukarıya olmak üzere bunu daha şiddetli sarsıntılar takip etti. İstanbul halkı dehşet içinde sokaklara döküldü, “Allah Allah” nidaları her tarafta duyulmaya başladı. Deprem Marmara Denizi’nde de şiddetli dalgalarla kendini duyurdu. Denizdekiler mavnalardan, balıkçı teknelerinden, Şirket-i Hayriye vapurlarından kente baktıklarında, çöken binalardan yükselen toz bulutlarını gördü.

 

1894 İstanbul depremi hakkında Avrupa basını

 

Avrupa basını da “1310 zelzelesi”ne geniş ver verdi. Fransız L’Illustration dergisi, depremin Parc Saint-Maur gözlemevi tarafından (Paris saatiyle) 10:50’de kaydedildiğini bildirdi. L’Illustration depremle ilgili görgü tanıklıklarına da yer verdi ve fotoğraflar da yayınladı. Yukarıda da belirttiğim gibi, devir Abdülhamit devri idi. Şehremini Rıdvan Paşa’nın başkanlığında bir komisyon kuruldu. Yardım çalışmaları başladı. Ama ortada, anlatılması güç bir kargaşa vardı. İdare-i Mahsusa ve Şirket-i Hayriye olağanüstü seferler organize etti. Şirketin memurları, iskelelere yığılan çılgın kalabalığı biletsiz olarak Boğaz ve Rumeli-Anadolu kıyıları arasında taşıdı. 1894 depremi, Bizans’tan günümüze İstanbul tarihinin en büyük depremi olmasa bile, “son şiddetli deprem” unvanını kazandı. Ayrıca, İstanbul’da can ve mal kaybına yol açan 29 deprem arasında en çok incelenip araştırılan sismik olay oldu. Umarım 2017 yılı Ülkemiz ve bizler için çok bereketli, doğal afetsiz, huzurlu ve barış dolu bir yıl olur. Çünkü bu ülke ve içinde yaşayan insanlarımız güzel şeylere layiktırlar.

 

Burada rahat uyuyabilmemiz için Türk Silahlı Kuvvetlerimizin büyük mücadeleler verdiği Suriye’den kazasız belâsız dönmesi en büyük arzum ve dileğimdir. Ülke içinde ve dışında can veren tüm şehitlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.

 

Gelecek yazıda buluşmak dileğiyle…

- Advertisment -