Ana SayfaYazarlar15 Temmuz ve dedemin merhum Adnan Menderes ile olan anıları

15 Temmuz ve dedemin merhum Adnan Menderes ile olan anıları

 

İş yoğunluğu ve sağlık sebepleri nedeniyle yazılarıma bir sürü are vermek mecburiyetinde kaldığım için sizlerden çok özür dilerim.

 

Rahmetli dedem Diran Şen, Ermeni cemaatinin kanaat önderlerindi. Başbakan Adnan Menderes’in kuyumcusu ve çok yakın dostuydu. Merhum Menderes İstanbul’a geldiğinde dedemin Tarabya Sümer Korusundaki evinde kalırdı. Dedem aynı zamanda Kapalıçarşı Kuyumcular Cemiyeti Başkanlığının yanı sıra Yedikule Ermeni Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanıydı. 1960 darbesi sonrası, Başbakan Menderes ile aile dostlukları yüzünden Balmumcu Kışlasına götürüldü. Ortaköy’ün üst tarafında bulunan Balmumcu Kışlasında, Başbakan Menderes yüzünden uzun süre acımasızca hırpalandı ve işkence gördü. Eve sağ salim döndüğünde parmaklarında tırnak kalmamıştı. Kendisine başbakanın Kapalıçarşı’daki mağazasından satın aldırdığı yüzüklerin hesabı acımasızca soruldu. Dedem Karadenizliydi, Orduluydu ve mağazasının adı da Ordu Pazarı idi.

 

Dedemden en çok istedikleri, “başbakanın mağazasından satın aldırdığı yüzükleri devlet kesesinden ödediğini” söylemesi ve bu yolda başbakanın aleyhine yazılmış bir ifade tutanağını imzalayıp yalancı şahitlik yapmayı kabul etmesiydi. Kendisi hazırlanan bu gibi iftiralar ve yalan beyanlarla dolu ifadeyi reddedip imzalamadığı için türlü türlü eziyetlerden geçirildi. Ve nihayetinde serbest bırakıldı. Dedemin anılarını bilâhare yazacağım. Dedem derdi ki “Menderes aileden çok zengindi, satın aldırdıklarını cebinden öderdi”; bunu da yakinen biliyorum.

 

Menderes döneminde Fatih kaymakamı olan merhum Celalettin Tüfekçi, yıllar içinde Pötürge, Çamardı, Gönen ve Sarıkamış kaymakamlıklarıyla birlikte, 1966 yılında Giresun, sonra Çanakkale ve 1971’de Çorum valiliklerinde de bulundu. 13 Ağustos 197425 Şubat 1976 tarihleri arasında ise Emniyet Genel Müdürlüğü yaptı.  Kendisiyle tanışma fırsatım da oldu. Daha sonra bana çok önemli iki anısını anlattı.

 

Birincisini, aynen kendi kelimeleriyle aktarıyorum: “Merhum Menderes Vatan caddesi çalışmalarını teftişe, sabah erkenden Eyüp Sultana gidip namaz kıldıktan sonra gelirdi. Ben o zaman çok genç bir kaymakamdım. Beni her gördüğünde derdi ki, sayın kaymakamım istirham ederim lütfen bu kadar erken saatte buraya gelmeyiniz lütfen dinleniniz ve işinizin başına geçiniz.” Menderes çok kibar, nazik bir beyefendiydi, diye de eklerdi.

 

Bana anlattığı ikinci anısına gelince… “1960 darbesinden yıllar sonra  karşılaştığım ve Menderes’i İmralı’ya götüren teknede bulunan, daha sonra Bursa’da görev yapan bir komutan bana dedi ki, eğer o gün bize Menderes’i asmayın diye bir emir gelseydi biz darağacını teknede kurup Menderesi asacaktık ve bunun için hazırlıklarımızı yapmıştık.” Bu kadar kinlenme olabilir mi? Demek ki oluyormuş…

 

Bütün bunları ilk kez yazmamın nedenine gelince; Türkiye’de yaşanan bu çok acı olayların asla ve tekrar yaşanmaması içindir. Maalesef bendeniz 1971’i gördüm, 12 Eylülü gördüm, 28 Şubatı gördüm, e-muhtırayı gördüm ve artık tam bitti derken 15 Temmuzu da yaşadım. O yüzden, dedemin Adnan Menderes ile ilgili anlattıkları geldi aklıma. 15 Temmuz gününü asla unutmayacağım. Gece televizyondaki altyazıları okurken gözlerime inanamadım. Daha sonra uçakların alçaktan uçuşlarını, çıkardıkları sesleri ve yaydıkları korkuyu da asla unutmayacağım. Sayın cumhurbaşkanımızın ilk televizyona bağlandığı ve cep telefonuyla konuştuğu ânı da asla unutmayacağım. Milletçe herkesin üzerine can geldi, herkesin morali toparlandı. Demek ki lider olmak böyle bir sorumluluk istermiş. Kendisinin yıllarca “Siyasete girerken iki gömleğimizi yanımıza aldık… İdamlık gömleğimizi yanımızda taşıyoruz” demesi böyle günler içinmiş. O gece arkadaşlarıma SMS atmış ve darbenin başarısız olacağını yazmıştım. İçime doğmuştu sanki ve akabinde sayın cumhurbaşkanımızın televizyondaki konuşması geldi.

 

Bu darbeyi planlayanları, uygulamaya koymaya çalışanları ve milleti hiçe sayıp her istediklerini yapabileceklerini zannedenleri şiddetle kınıyorum. Umarım artık ülkemizde bu tip şeyler denenmez. Türkiye çok büyük bir belâdan, musibetten ve badireden kurtuldu. Lübnan’da 1975 yılında aynen buna benzer bir askeri darbe teşebbüsü yapılmış ve daha sonra iç savaş patlak vermiş, ülkenin başına gelmedik kalmamıştı.

 

Hepimize geçmiş olsun.

 

- Advertisment -