Ana SayfaYazarlarCahil halkın refleksleri

Cahil halkın refleksleri

 

Yaklaşık bin yıldır bu topraklarda yaşayan halkların tüm yönetim hatalarına rağmen ayakta kalmak ve yaşamak için bulduğu, kendiliğinden gelişen, gözle görünmeyen normlar, bağlantılar vardır.

 

İnsanların kafasında saçınmış olarak bulunan bu normlar kritik zamanlarda aktive olur, birbirleriyle bağlantıya geçer ve her halk kendisi için en iyi olduğunu düşündüğü yeri bulur.

 

Seçim sonuçları sürpriz değildir.

 

Kişilik, tekrar eden davranış kalıplarıdır (pattern). İnsanların olduğu gibi toplumların da tekrar eden kalıplardan oluşan bir kişiliği vardır. Tekrar eden kalıpları göz ardı ederek yapılan tüm analizler şaşırmaya devam edecektir.  

 

Çok partili hayata geçtiğimiz günden bugüne yapılan seçimlerin tekrar eden en tipik kalıbı, bu seçimde de tekrar etmiştir.  

 

Bu kalıbı “Devlet ve halk ilişkisi: Tekrar eden davranış kalıpları” başlıklı yazımda şöyle açıklamıştım:

 

“Halk kendi temsilcilerini seçer. Askerler darbe yapar. Halk, her askeri darbe sonrası, ısrarla, askeri darbenin silah zoruyla iktidardan düşürdüğü partinin devamı olduğunu hissettiren yeni partiyi iktidara taşır. Çok partili hayata geçtiğimiz 1946 yılından yakın zamana kadar Türkiye Cumhuriyeti siyasi hayatının kişiliği budur.”

 

Halk, kendi seçtiği temsilcilerden oluşmuş hükümeti kendi iradesi dışında bir gücün iktidardan indirmeyi denediğini hissettiği zaman, aynı refleksle davranır.

 

Bu seçim askeri darbe sonrası yapılan bir seçim değil. Fakat iktidarı gayrimeşru yollardan düşürmek isteyenlerin bu niyetlerini “Demokrasi dışı yollardan mücadele edilsin” diyerek, NATO’dan, Avrupa’dan müdahale bekleyerek açık açık gösterdikleri bir dönem sonrasında yapılmış bir seçim.

 

Doğal olarak halkın hafızasında aynı şeyleri çağrıştırdı. “Birileri yine benim seçtiğim insanları bana sormadan, bana rağmen devirmeye çalışıyor. Ben buradayım. Benim seçtiklerimi sadece ben iktidardan indirebilirim.”

 

Halk, kendi özgür iradesiyle seçtiği insanları, gayrimeşru yollardan iktidardan uzaklaştırmak isteyen kesimlere hiç bir zaman oy vermedi.

 

Halkın nasıl bir bilinçle davrandığının anlamak için en net örneklerden birisi 1983 seçim sonuçları ve öncesinde yapılan 1982 anayasa referandumudur.

 

12 Eylül 1980 sonrasında iktidarı alan generaller kendi ilkeleri doğrultusunda hazırlattıkları anayasayı referanduma götürdüler. Halk bu anayasayı yüzde 92’ye yaklaşan bir oranla onayladı. Bu oran 12 Eylül darbesinin yöneticilerini de yanılttı. Darbenin halk tarafından desteklendiğini düşündüler. Bu güvenle biraz daha ileri giderek kendi siyasal partilerini kurdular. Partinin başına emekli orgeneral Turgut Sunalp’ı getirdiler. Kenan Evren seçim turuna çıkarak Milliyetçi Demokrasi Partisi için açık açık oy istedi.

 

Seçime katılan diğer iki parti ise, 12 Eylül darbesi ile kapatılan partilerin farklı eğilimlerini taşıdığı için o dönemde “dört eğilimin partisi” diye söz edilen, Turgut Özal’ın liderliğindeki Anavatan Partisi ve yine kapatılan CHP’nin devamı sayılabilecek, Necdet Calp’ın liderliğindeki Halkçı Parti’ydi.

 

Seçim sonuçları açıklandığında, kritik zamanlarda harekete geçen bağlantılar dışında herkes şaşkındı.

 

ANAP yüzde 45, Halkçı Parti yüzde 30 oy aldı. Askeri müdahale ile kapatılan partilerin toplam oyu yüzde 75 ti. Seçime katılma oranı ise yüzde 92 oldu.

 

Halk, bir kez daha, kendi seçtiği siyasi partileri zorla iktidardan indiren zihniyete hayır diyordu. Darbeci askerlerin partisi MDP ise yüzde 23’te kalmıştı.

 

Burada sorulacak soru açık. Halk bu bilinçle davranıyorsa neden bir yıl önce yapılan anayasa referandumunda darbecilerin anayasasına yüzde 92 lik bir oranla evet dedi? 

 

Halk uzun yıllardan süzdüğü sezgisiyle, anayasaya hayır oyu vermesi durumunda askeri yönetimin kışlasına dönmeyeceğini, askeri yönetimin uzayacağını biliyordu. Bir başka çok iyi bildiği şey ise askeri yönetim altında yaşamak istemediğiydi.

 

Bu saiklerle oyunu kullandı. İlk aşamada anayasaya evet diyerek bir an önce serbest seçimlere gidilmesini sağladı. Serbest seçimlerde ise yüzde 75’lik bir oranla askeri yönetimin ve işaret ettiği partinin karşısında kenetlenerek, ne olursa olsun, hangi koşullar altında olursa olsun, askeri rejimle yönetilmek istemediğini gösterdi.

 

Bu seçimde de, 7 Haziran’da iktidar partisinden yüzde 9 gibi çok önemli bir oyu geri çekerek en azından koalisyon şansı verdiği partilerin hedefinin yönetmek değil iktidarı düşürmek olduğunu anlayınca, oylarını geri aldı.

 

Eğer bu refleksler cahillikle suçlanıyorsa, büyük bir heves ve iddiayla sandığa giderek türlü vaatlerle halktan oy isteyen ve her seçim sonrasında kendisine oy vermeyen insanlara aptal diyen, su götürmez ve tartışılmaz kesinlikte bilimsel yöntemler ve metodolojiler kullanan, “şu kadar yüzde olmazsa mesleği bırakırım”, “şu yüzdenin altına düşersem parti başkanlığından istifa ederim” gibi keskin iddialarla şov yapanlar, bir defa da her seçim öncesi ve sonrası tekrar eden kendi kalıplarını analiz etsinler.

 

Belki o zaman kimin cahil olduğunu anlarlar.

 

- Advertisment -