Ana SayfaYazarlarHDP tecrübesi bize ne kazandırdı?

HDP tecrübesi bize ne kazandırdı?

 

HDP ve temsil ettiği siyasi gelenek, 1990’lı yılların başındaki HEP deneyimi dışarıda tutulursa, 2007’den bu yana Mecliste temsil ediliyor. Yaklaşık 11 yıllık bu zaman diliminde, HDP geleneğinin dört önemli özelliği öne çıktı. 

 

Bir. Fırat’ın batısında Türkiye partisi, doğusunda ise PKK’nin siyasi kanadı gibi hareket etti.

 

İki. Mecliste temsil edilmesinin Türkiye’ye olumlu bir katkısı olmadı. Bu temsiliyet şiddeti durdurmaya yetmedi. Tersine, şiddet yatışmadığı gibi daha da tırmandı.

 

Üç. Günde 24 saat Kürt, Kürtler, Kürt sorunu, ezilen halk vb söylemini dilinden düşürmeyen HDP’nin hiçbir zaman bir çözüm programı olmadı. Örneğin kamuoyuna PKK’ye silah bıraktırma vaadinde bulunmadı. Bu yönde bir proje oluşturmadı. Tam tersine, “silâh kimin elinde ise gider onunla konuşursunuz; bize bu konuda söz söylemek düşmez” tutumunu benimsedi. Hattâ Osman Baydemir bu kuralın dışına çıktığı için yıpratıcı bir kampanyanın hedefi dahi oldu.

 

Dört. Hep çözümün değil problemin taraftarı oldu. Bunu çözüm sürecinde çok net gördük. HDP, çözüm sürecinin gönüllü bir taraftarı olmadığı gibi, çözüm sürecini zor belâ götüren aktörün (Erdoğan’ın) yıpranması için de elinden geleni ardına koymadı.

 

                                                               *          *          *

 

Şimdi cumhurbaşkanlığı seçimine bir aydan az kalmışken, HDP geleneğinin önümüze getirdiği bu sonuçların göz ardı edildiğine, gerekli derslerin çıkarılmadığı veya unutulduğuna tanık oluyoruz. HDP’nin stratejik bakımdan ne kadar önemli bir parti olduğu, yüksek oy almasının ne kadar hayati bir rol oynayacağı vurgulanarak, 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde olduğu gibi bir kez daha propaganda kanallarında HDP köpürtülmeye çalışılıyor.

 

Eğer HDP kendi geçmiş siyasal pratiğine özeleştirel bir şekilde bakabilmiş olsaydı, HDP’ye verilen bu desteğin bir anlamı, Türkiye için bir dönüştürücülüğü olabilirdi. Ancak işaretler, seçim sonrasında HDP’nin bir kez daha kendisine açılan siyasal krediyi istismar edeceğini gösteriyor.

 

Eğer durum böyle olmasaydı HDP’nin seçim bildirgesine “PKK nasıl silâhsızlanır”ın siyasal programını koyduğunu görürdük. HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan’ın Fox Tv’de katıldığı bir programda, örgütün yeni bir “devrimci halk savaşı” başlatmasını, bu kapsamda “iktidar alanları” devşirmeye kalkmasını, sırf bu amaçla hendek ve barikat siyasetine başvurmasını savunmadığını; hendeklere “meşru savunma” diye mazeret bulmadığını görür, gözlerdik.

 

Politik ve psikolojik iklim böyle gittiği takdirde, seçimlerden sonra PKK’nin, HDP’nin aldığı oyların yüksekliğine bağlı olarak motive olduğunu, mücadelesini tırmandırdığını, seslendirdiği tezlerde esnememeye başladığını görürsek şaşırmayalım. Çünkü PKK, HDP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde sergilediği başarıyı, kendi şiddet siyasetinin halk tarafından onaylanması olarak formüle etmişti. Bu kez de benzer bir tutum takınabilir.

 

O yüzden, Türkiye’nin hiç şiddet sorunu yokmuş gibi HDP’nin köpürtülmesinin, şiddeti olağanlaştıran bir kültür ve atmosfer doğurduğunu unutmamakta büyük yarar var.

 

Bu eleştirilerle HDP’yi ötekileştirmeye çalışmıyorum. HDP’nin kapatılması için argüman da oluşturmuyorum. Zaten kapatılması bir facia olurdu. Aydınların, kanaat önderlerinin, siyasi parti temsilcilerinin, 11 yıllık tecrübenin önümüze getirdiği realiteleri göz ardı ederek güçlü bir HDP başarısına vurgu yapmasının, HDP’nin çözüm için dönüştürülmesi veya makulleştirilmesi çabalarını sekteye uğrattığına dikkatleri çekmeye çalışıyorum.

 

Dikkat çekmek istediğim bir şey daha var. Sanırım, Türkiye’ye özgü bir model olarak hayata geçirdiğimiz “PKK’nin siyasal kanadına kendisini ifade etme imkânı tanırsak Kürt sorunu çözülür” inanışının doğru olup olmadığını sorgulamanın zamanı geldi. Çünkü kesintisiz 11 yıldır bu modeli hayata geçiriyoruz ama hiçbir faydasını göremiyoruz. Bir yerde çok ciddi bir yanlışlık olmalı?

 

- Advertisment -