Ana SayfaYazarlarMezhepçilik yapmayan kazanacak

Mezhepçilik yapmayan kazanacak

 

Adalet terazisini bir kez bozmayagörün. Gerisi gelir. Husumet çarkı kendi enerjisiyle kendini çevirir. Size de seyretmek düşer. Hatta bu arada “sorunu görüşmeler yoluyla çözmek için müzakere masası” bile kurabilirsiniz.

 

ABD, AB ve Rusya’nın politikası bölgeye barışı getirmiyor.

 

“Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa” diyor ya şair, işte tıpkı onun gibi, çatışmayı sürekli kılacak bir adaletsizliği ifade ediyor. Ve kavganın sürekliliği, onlara da sürekli müdahale alanı açıyor. “Çatışmaları durdurmak” ve “terörle mücadele” için müdahale ediyorlar, işgal ediyorlar, silah “yardımı” yapıyorlar ve tahakküm kuruyorlar.

 

Suriye’de de yaşadığımız bu, Yemen örneğinde de…

 

Yapısal adaletsizlik ve çatışmanın sürekliliği

 

Adalet, “hak edene hak ettiği kadarını vermek” demek. Aza çoğu, çoğa azı verirseniz, orada adaletin dengesini bozar, bitmeyecek bir kavganın tohumlarını ekersiniz.

 

Sonrası kendiliğinden gelir.

 

Şimdi İran’a Zeydi azınlık üzerinden bütün Yemen’e, Nusayri azınlık üzerinden de Suriye’ye hakim olma fırsatı veriliyor. Tıpkı PYD’ye Kürt bölgelerinin yanında, birçok Arap ve Türkmen bölgesini işgal fırsatının verildiği gibi.

 

Arabistan ve İran değil Türkiye

 

Ortadoğu’da kaç zamandır bir mezhep savaşının taşları döşeniyor.

 

Maalesef İran ile beraber Suudi Arabistan da buna teşne görünüyor. Sadece Türkiye, -çok şükür ki- ısrarla ve inatla bu tuzağa düşmüyor.

 

Bölge kendi halkına tahakküm eden rejimlerle dolu. Mezhep konusunda da böyle.

 

Suriye’de Sünni çoğunluğa tahakküm eden Nusayri azınlık yönetiyor ülkeyi; Bahreyn’de ise Şii çoğunluğa tahakküm eden Sünni azınlık.

 

Türkiye her ikisinde de serbest seçimleri ve demokratik geçişi savunuyor.

 

Bu olduğunda, çok muhtemeldir ki Bahreyn Şii, Suriye Sünni çoğunluk tarafından yönetilecek. Bunu bildiği için, İran Suriye’de demokratik geçişe karşı çıkarken Bahreyn’de savunuyor, Arabistan ise demokratik geçişe Bahreyn’de karşı çıkarken Suriye’de savunuyor.

 

İlginçtir, onları ilkesizlikle suçlayan da yok gibi. En çok suçlanan yine Türkiye oluyor. Bu ülkelerin liderleri de Erdoğan gibi şeytanlaştırılmıyor. Hatta onlara, adeta demokrat aktörlermiş gibi muamele ediliyor. Eli kanlı darbeci Sisi ve 7 milyon insanın can havliyle ülkeden kaçmasına yol açan Esad bile o kadar kötü görülmüyor. Bu av sahasında tam da kendilerinden beklenen rolü oynayan diğer liderler ve rejimler de.

 

Türkiye doğru olanı yapıyor

 

Bütün eksikliklerine rağmen bölgede mezhepçi olmayan veya adil ilkelere dayalı tek dış politika izleyen ülke Türkiye. Coğrafyanın selameti açısından, ne pahasına olursa olsun bu tutumunu devam ettirmeli.

 

Diğer devletlerin hatalarını görmeli ama onların sorunuyla kendisini malul hale getirmeden; evin ateşe verilmesi durumunda beraber yanacağımızı unutmadan.

 

Ve mutlaka kural izleyici konumunu korumalı. Uzun vadede ilkeli olmanın kazandıracağı gücü anlamaktan aciz, dar görüşlü “ulusal çıkar”cılara itibar etmemeli.

 

Günün sonunda bölgede, Sünnilerin, Şiilerin, Türklerin, Kürtlerin, Arapların, Ermenilerin, Yahudilerin ve Êzidilerin bir şekilde güven duyabilecekleri devlet kazanacak.

 

En fazla araziyi ele geçiren değil.

 

Bu tarihi bir sorumluluk. Bölgeyi felaketten koruyacak tek perspektif ve tek politika. Onu temsil eden ülkeye kazandıracak olan da bundan başkası değil.

- Advertisment -