Ana SayfaYazarlarKim korkar ahlâksızlıktan, hıyanetten, katliamdan!

Kim korkar ahlâksızlıktan, hıyanetten, katliamdan!

 

Fethullah Gülen bir din adamı olsaydı, bugün etrafını sarmış bu binlerce kişi yine orada olur muydu?

 

Dünya kadar gencin hayalindeki savcılık, hâkimlik, öğretmenlik meslekleri onlara otomatik olarak sunulmasaydı, meselâ sorular ellerine verilmeseydi, tam puan alıp uçuş garantili bir yere yerleşmeselerdi, orada olurlar mıydı? İşadamlarının küçüğü büyüğü, en azından bir verip üç almasalardı orada olurlar mıydı? Kendilerine karada ölüm olmadığını bire bir tecrübe etmeselerdi, o adamlar orada olur muydu? Şebekenin menfaatleri için sıkıntı kaynağı olabilecek filanca adama iftira atmak, medyada haberini yapmak, sonra gene şebekenin savcısı ve hâkimi aracılığıyla mahkûmiyet kararı verdirtmek, nihayetinde üst yargıda da onanmasını sağlamak imkânı olmasaydı, orada olurlar mıydı? Maksatlarına ulaşamadıklarında insanların özel hayatındaki zaaflarını tespit edip üzerinden şantaj yapmaları mümkün olmasaydı, orada olurlar mıydı? Yalan söylemek, iftira atmak serbest olmasaydı orada olurlar mıydı? Yahut onlara, “gerektiğinde bana da atıp tutun, beni de sonuna kadar inkâr edin” veya “yaptığınız kumpasları, suikastları başkalarının üstüne atın’’ denmeseydi, orada olurlar mıydı?

 

Hak gaspından yalancılığa, şantajdan dolandırıcılığa, haksız kazançlardan cinayete ve en sonunda katliama kadar her türlü ahlâkî rezaleti görüp, işitip, bizzat yerine getirip ortak olduklarına göre, o adamlar aksi halde kesinlikle orada olmayacaklardı!

 

Bu kadar açık! Aldatan da yok, aldanan da. Kimse kimseyi yoldan çıkarmış değil; belli ki yola beraber çıkmışlar. Körü körüne inanan yok, herkesin gözü açık! İradesini teslim eden yok; aksine, elele verip bu ahlâksız şebeke için ortak bir irade oluşturmuşlar. Ki bakınca, en küçüğünden en büyüğüne bu yapının her birindeki ve toplamda tümündeki enaniyet (bencillik, ben-merkezcilik) de modern dünya için ne çekici bir şey! Atlamayıp üşüşmüşler üzerine.

 

Ağızlarından düşürmedikleri din işlerine gelince; adamların nasıl meşruiyet dahilinde görmediği tek bir fiilleri yoksa, inandıklarından vazgeçerken de izah edemeyecekleri hiçbir şey yok, kalmamış! Sadece kendini aldattığının farkında değil — ama başkalarını aldatmaya niyet etmiş bir kere; kim tutar artık! Orada başka burada başka, gece başka gündüz başka! “İçki haram ama benim mevkim gereği kendimi gizlemem için iki kadeh içmem lâzım” diyorsa biri; orduda yahut yargıda “kocamın fark edilmemesi için başımı açıp, dekolte tuvalet giymem lâzım” diyorsa bir diğerinin eşi; yahut misafirleri gaza getirmek için “500 dönüm arazi, beş apartman dairesi bağışladım” diye palavralar sahneliyorsa bazıları; kurban parası diye toplayıp, üçte biri kurbana, üstü nereye lâzımsa oraya gönderiyorsa şayet diğerleri; ve adamın bütün o adamları “hizmet için bunlar” diyor ve onaylıyorsa olup biteni, orada artık sadece ahlâksızlıktan, en hafifiyle ahlâksızlığa teşne olmaktan, meyletmekten söz edilebilir. Din mi? Evet, bu, ayılana gazoz bayılana limon, nabza göre şerbet dini!

 

Fazladan, ırkçılık kıvamındaki bir milliyetçilikten uluslararası figuranlığa ve nihayetinde vatana hıyanete, hiç sorun olmadan geçtiyse bu adam ve adamları, denebilir ki yeryüzünde bu kadar çok ahlâksızlık çeşidini hem aynı anda gerçekleştiren hem üstüne üstlük inkâr eden bir yapı halen mevcut değil (DAEŞ dahi katliamlarını sahiplendiğine göre).

 

Fethullah Gülen gerçekten bir din adamı olsaydı, bu adamlar katiyyen etrafına toplanmazdı. Son kertede başkalarını uyuttuklarını sanırken — ki hayli uzun sürdü Türkiye’nin uykusu — gelinen noktada karşılıklı birbirlerini uyutan bir adam ve güruhu kaldı! Üstelik mesele, o adamların o adama sadakati de değil. Mesele, kaybedeceğine inanan olmaması.

- Advertisment -