Ana SayfaYazarlarSevgili Ayşe Hanım,

Sevgili Ayşe Hanım,

 

Minnak camiinizin önünden geçerken bayramda, bir an durup soluklandım, çevreye baktım İlk hali korunabilse ne vardı oraların, ah…

 

‘İngiliz Ayşe’ nam  bir hanımın elinin iziyle, Eşrefpaşa’lı ve birkaç asır sonraki Ayşe’nin ayak izinin buluştuğudur, diye kendi resmini çeksene, dedi iç sesim, neyse ki bu modayı umruma almayıp yürüdüm. Sonra bakınırken, internet dedi ki,( ilkin adresi yazdı, İzmir Valiliği iç yolu, diye ) sonra dedi ki, bu işletme size mi ait?

 

Hemen hak talebinde bulunun.

 

Tlf numarası ekleyin, Web sitesi ekleyin, dedi. Soru yanıt kısmında ilk soru soran siz olun, da dedi. Güldüm.

 

Camii diyoruz ya, mescid minyatürlüğünde, kendi minicik olsa da şehri güzel kılan bir camii.

Yüzyıllara meydan okuyor…

Bu işletme bize mi ait,  öyle mi?…

 

Orası işletme diiil, haklısınız, sinirlenmeyiniz, yeni moda zamanların , anlatsam da anlaşılmaz karmaşık internet denen yeni dünyanın tuhaf sorularından işte, sormadan edemiyorlar. Ya ben ne diyeyim? Sizce ne demeliyim? Mahkemede yargıç da yanlış sorular sorup durdu zaten. Ben bu soydan değilsem, neredenim peki, dedim. Leylek mi getirdi bilinmez diyarlardan ve Katipzade dedenin konak kapısına kondurdu, beni değilse de kök atalarımı? Araştırılsın, peki, güzel, nasıl?Herkesin kemikleri sürme olmuş, genetik sorgu nâmü mkün, Osmanlı arşivleri kapalı, bi de e-devlet icadoldu şimdi, ordan köklere hücum yaptık, bir tarihten  gerisine gidilemiyor,’ n’apcanız gidip de zaten kayıtlar Osmanlıca’ diyorlar, biliyoruz heralde. Bu araştırılsın diyen üç cümlelik bilirkişi raporuna devletin emekliye sunduğu bayram harçlığının yarısını verdim, bana da günah.

 

Hanım sultanım, köklerimizin ve adlarımızın benzerliğinden gayrı uzlaşabileceğimiz, kanıtlayabileceğimiz ortak hiçbir şeyimiz yok. Gene de niyçün kendime yakın hissettiğimi bilemiyorum.

 

 Soyda  Ayşe çok,  menekşeli lakaplısı, babaannem Ayşe Sıddıka olanı, sonra Ayşe’lerden bir Ayşe de bende’niz sade Ayşe, siz  bu güzel, mavi çinili bir mührü şehrin yüzüne basabilmiş sultan  Ayşe.Çektiklerinizi hiç sormayayım, öyle mi?Nasıl buyurursanız. Fekat pek merak ettiğimi biliniz…

 

Katipzade İbrahim Edhem bey, Adnan Menderes’in babası. Uşakizadeler de soyunuzun bir kolu, ne kadar büyük isimler, çoğunluk zâdegan, ben sâdeganım neyse ki…

 

Konak Meydanında çinileri, sekizgen yapısıyla dikkat çeken, İzmir’in en zarif camiilerinden Yalı (Konak) Camii’ni, Mehmet Paşanın kızı Ayşe Hatun olarak, siz yaptırmışsınız, 17.yüzyıl sonlarında.

 

Sekizgen camii minaresinde kesme taş kullanılmış.Harim ile dış cephedeki çiniler yüzyılın Kütahya çini geleneğinin en güzel örnekleri. Yüzyılın klasik Osmanlı mimarisi tarzındaki işbu Yalı Camii’in kimi kaynağa göre 1854  bazı kaynağa bakılırsa, 1774/ 1748 yılında yanında bir medrese ile birlikte yapıldığını yazıyor. O sıra tahtta sultan 1.Abdülhamid var.

 

Soyun yabancılarla yakın ilişkisi yüzünden ‘İngiliz Ayşe Camii’ diyen de olmuş, Ayşe Hatun Camii diyen de…

 

Medrese günümüze gelememiş.Medrese gelememiş, deniz, sizin gününüzden epey öteye gitmiş, hem dolarak, hem doldurularak.Yalı camiinin yalısı da tarih olmuş.

 

Ne tumturaklı bir aileye gelin gitmişsiniz…Hacı Ahmet Reşit efendi, dedesi Dabağzade Osman efendi, Konya Hadimliden gelmiş.Bu zat Aydınoğullarının hakim olduğu ve Aydına bağlı İzmir ilçesine vergi memuru olarak gelmiş.

 

Bakmayın şimdiki haline, savaştan çıkmış gibi’liğine, İzmir 1650’den sonra uluslararası ticaret merkezi, 1770-1870 arasında liman ticareti merkezi.Tebriz Tokat İzmir üstünden akan kervan mallarını ihraç ediyor, pamuk, afyon, kuru üzüm, incir, palamut kök boyası, zeytin ve yağı, sabun dönemin ağırlıklı ihraç malları. Osmanlı taşra yapısının temelinde eyalet, sancak, kaza var. Eyaletin başında beyl erbeyi.Bunlar sadrazam gibi devlet yasalarını uyguluyor.Sizden sonra, 18.yüzyılın ikinci yarısında Katipzade ayan sıfatıyla güçlenmiş. Katipzade konağı üç katlı, ahşap kışlık konak, 1804’de yapılmış.1867’de yıkılmış, yerine 1868’de yapımına başlanıp  1872’de tamamlanan yeni hükümet konağı yapılmış. Özgün konak 1970’de yanınca çakması yapılmış.

 

Meydanınızın adını Konak belediyesi Atatürk meydanı yapmış, bu işlerle eftik ediyorlar işte, n’aparsınız?Sarı Kışlanın imi timi yok.Kışla-i Hümayun şeklinde anılan yapı 1829’da yapılmış, taşları sarıymış, ondan öyle demişler.İzmir belediyesi bu güzelim Sarıkışla’yı 1953’de yıktırmış. Batılılaşmayı yansıtan ilk kamusal yapıya nasıl kıymış belediye, bu  başkanlar neden fuzuli marifetlere soyunur, çağına uygun iş tutacağına çalım eder, hele ki kıydıkları eski yapıların, kışlaların, yolların, şehrin görünümünü bozmanın hesabını bir soran çıkmaz mı? 

 

Camii’niz Konak meydanıyla bütünleşmiş, pek zarif, minimini olsa da, esaslı bir ibadethane.

 

Çevresinde manolya ağaçları var. Az ileride ilk kurşun anıtı, kurtuluşun ilk piştovunu patlatan Hasan Tahsin nam, gazeteci Ahmed Nevres beyin heykeli…

 

‘Saat kulesinin yâreni’ de diyorlar, mescidinize. Tek kubbeli, mavi çinili, yol yükseltildiğinden  meyilde. Bahçe falan kalmadı elbet, konak iki kere yandı, berbat şekilde yenilendi, mermer sütunlar yerine dandik beton sütunlar dikildi. Şimdi son yenilenmesı sürüyor, yakışığıyla olacağına inanmak istiyoruz.

 

Yaşadığınız konaklar nasıldı, ilk konak Hisarönü’nün orada, deniz Hisar’ın ordan başlıyormuş, ya  geldiğiniz baba evi nasıldı acaba? Kılık kıyafetiniz, bezemeniz, evladlarınız, ömrünüz nasıl tükendi, ne güzellikler yarattınız, bu göz açıp yumasıya kısalıktaki hayata ne kattınız, kendiniz güzel miydiniz Ayşe hanım, merak bu ya? Sesiniz sadanız güzel miydi, okur muydunuz, ud çalar mıydınız? Benim babaannem, birkaç kuşak sonraki gelinlerinizden olur kendileri, Ayşe Sıddıka hanım çalarmış…Gezme gezer miydiniz, yüz yazar mıydınız?

 

Mutfağa girdiniz mi, beşik salladınız mı, mescidde ilk namazı kadınlarla kılmış olaydınız keşke…Şimdi erkeklerin mescidi .

 

Sonradan neler olup bittiğini, zamanların nasıl değiştiğini, şehrin ne halden ne hale geldiği/getirildiğini, verilen kurtuluş savaşlarını, şimdi verilmekte olan büyük güç olma savaşını, başımızdan geçen, kast’la memlekete getirilen askeri darbeleri, işgal girişimlerini nereden bileceksiniz? Ne ailesi, ne konağı, Osmanlı bile kalmadı ortada, değil ki sizinkiler…

 

Şöyle bir günlüğüne teşrif etme şansınız olsa keşke, şu yalan dünyaya yeniden,  ne düşünür, neylerdiniz? Yoksa ‘bir gün çok, bir saatte göreceğimi gördüm, ben dönüyorum’ mu derdiniz?

 

Gene de toprağınız ağır gelmesin…Kadınlar dünyayı ekseninde döndürenler, savaşların yıkımını onaran sultanlar, netse neylese erkeği adam edemeyenler, gene de çekip çevirenler, kimi nin imi timi silinir, yapıp diktiği, yüceltip çoğalttığı bilinmez, kimi, sizin mavi mührü vurmanız gibi bir mescitle adını yüzyıllar ötesine taşır.

 

Öbür tarafta hep biraradasınızdır umarım, böyle âyânı, sultanı, ırgadı, hükümcüsü, zengini, yoksulu diye bölünmemişsinizdir…Orada burdakinden beter kıyamet ve saf var, demeyiniz bana reca ederim…Merak buyurduğunuz herne olur ise sorun, söyleriz.Mahkemeyi inandırmamı beklemeyin ama, komşu çocuğu diye hüküm verecek benden için, öyle görünüyor. Yok, sizin şahitliğinizi kabul etmezler, hem nasıl edeceksiniz?

 

Lavgarlığımı hoşgörünüz, yerinizde rahat olunuz, artık hangi yerdeyseniz, ortada mezarlık da kalmadı, kimbilir def’niniz nereyeydi, üstünüzden yollar geçmiştir, neyse ki Yalı Mescidiniz duruyor, sizden nişâne…

 

- Advertisment -