Ana SayfaYazarlarÖlümün yakışmadığı...

Ölümün yakışmadığı…

 

İki Eren’e de ölüm yakışmadı… 

 

İkisi de çocuktu, ölüm kimseye yakışmaz, çocuklara hele, hiç… 

 

İki güzel oğulcuk, nelikle ortaya geldiler, umutları, kaç ocağı söndürüp gittiler. 

 

‘İyi ki varsın’ denmediğine sitemkâr on beşlik Eren’e hepimiz  'iyi ki vardın’ dedik, demesine, yangını anasına sormalı… 

 

Öbürü Alperen, ağzı emzikli, üstelik Beşiktaş’lı, annesi çalıştığı için kreşe giden Eren…  

 

Bu, anası çalışan çocuklar evlerden, toplumdan öyle alacaklı, bilen bilir… 

 

Verecekli olan, devlet…Sahiplenecek olan, yara saracak olan, bizim düşünemediğimizi düşünecek olan… 

 

Aile ve Sosyal Politikalar (o dönem adıyla SHÇEK) il müdürü arkadaşıma sorduydum bir tarihte, ‘devlet neden kreş gündüz bakımevi açmaz, hiç olmadı Istanbul’un iki yakasındaki büyük ilçelere,’ diye? Yanıt tam o zamanki devlet mantığı, yani mantıksızlığındaydı: 

 

 ‘Daha çok zarar etmesin diye…’ 

 

Her kurum kazanç amacıyla açılmaz ki. 

 

Kimisinde zararı bilir, gene açarsın, kreş ve anaokulu hizmeti bunlardan. 

 

Hem özel sektör hem devlet kurumu olan kreş gündüz bakımevlerini, anaokulu ve çocuk klüplerini, etüd merkezlerini iyi bilen biri olarak, bir yandan kahrettim geçtiğimiz hafta boyu,  bir yandan çözümün en hızlısı, en akıllısı, en yaygını hangisi olabilir, diye kafa yordum? 

 

İlk anda tek çözüm, çözümsüzlük gibi görünse de, istenirse çözüm mümkün. 

 

Büyük iş küçük olmaz, kadın işgücüyle topluma katkı veriyorsa, çocuğunun bakımından da , çalışan kadının iç huzurundan da devlettir sorumlu olan, olması gereken.  

 

İki hizmet hep tuhafıma gitmiştir, bu alanda uzman olarak devlette çalışırken de, sonrasında özel sektörde  yöneticiyken de, şimdi de; yaşlıların devasa binalara depolanarak ölümü beklemesi, bir de çocukların servisle kreşe yollanıp, istif edilmesi.Dörme döküm servislere tıkıştırılır onca çocuk, bir servis görevlisi ya vardır, ya yoktur, son örnekte olduğu gibi varsa da yoktur.  

 

İyi işleyen servisler de sorun…Çünkü çok erken yola çıkar çocuklar, anneleri işe yetişecektir, uyku gözlerinden silinmemiştir, hâlâ uyumaktadırlar, ellerinde hep ilaç poşetleri olur, ya öksürüyorlardır, ya içmeleri gereken antibiyotik yahut iştah şurubu vardır, yedek çamaşır ya da faaliyet gereci torbası da olabilir, minik ellerinde taşıdıkları.En uzakta oturan en çok yol gittiğinden, mideciği en fazla bulanan o’dur.Servise binmek kadar, inmesi de derttir, güvenlik, kreşte yahut evinde o çocuğu karşılayan, trafik emniyeti, serviste unutulma olasılığı çözümü güç dertlerdir. İki ağır alerjik astımlı çocuğun da olduğu serviste, bir araba dolusu çocuğu sigara içerek ve o iki hasta çocuğun soluğunu tıkayarak, Istanbul trafiğinde seyreden kişilik bozukluğu olan servis sürücüsü ‘abi içme’, diyen bu ikisini, aracı durdurup, arkaya geçip dövmüştü, hiç unutmam.Siz sonradan istediğiniz şikayeti yapın, cezayı verdirin, dövülen ve dayak atıldığına tanık olan çocuklardaki izi hiçbir dilekçe, hiçbir ceza silemez… 

 

Ama ölüm, olası kazalar dışında servis içinde ölümü ilk görüyoruz. Pisipisine dediklerinden. 

 

İl müdürlüğünde görevli uzman sayısı, sıkı denetime yetmez. Servis ve diğer çalışanlarda işyeri sahiplerinin ilk aradığı ucuzluktur, hizmet kalitesi değil. 

 

İki başlı kurumlardır, hem Aile Sosyal Politikalar hem MEB.ndan ruhsat alır  bu kurumlar; kreş gündüz bakımevleri ilkinden, anaokulları, klüpler, etüd merkezleri ikincisinden. 

 

İlkinde sosyal hizmet uzmanı, psikolog, pedagog , sosyolog  sorumlu müdür olurken, ikincisinde öğretmen olmak, bazı üst eğitimler, donanım gereği  gözetilmeksizin, yeterlidir. İşveren hem kurumda eğitmenlik etsin hem sorumlu müdür olsun diye , iki iş bir kişiye gördürülüp, bir öğretmenle anlaşır.  

 

Her ikisinde de, hatta huzurevlerinde de, yönetmelik öyle demese bile, yarı zamanlı sorumlu müdür olunur, çünkü esaslı müdürün SSK destek primi, emeği, yani aylığı ve çalışma takvimi işverene ağır gelir.Hadi prim artık sıkı tutuluyor, eski üç kağıtlara gözaçtırılmıyor, ama, diğer sıkıntılar yürürlükte, yarım gün gelen , bir gün durup bir gün gelen sorumlu müdürlerle iş yürümüyor. Ekip ayrı âlem, üniversite bitirmiş okul öncesi öğretmenler, nitelikli eğitmenler, sanat öğretmenleri, stajyerler dikkatli , esaslı bir yönetici, sorumlu müdür elinde harikalar yaratabilecekken, aksi, hezimet oluyor, hem çocuklar, hem aileleri hem kurum sahibi ve hatta çalışanlar için de… 

 

Servisin yoklanmaması, bırakın çocuğun unutulmasını, çanta, ilaç, başka eşya kalıp kalmadığına bile bakılmaması, sorumlu görevlinin, bir başka çocuk ağlayınca onu kucağına alıp, koltuğa kilitli uyumakta olan Alperen’i fark bile etmeden inmesi, yoklama yapmadan, gruplara çocuklar dağıtılmadan, zaten bir avuç olan çocuktan birinin, habersiz, gerekçesiz devamsızlığına dikkat etmemek, ancak bir çocuk mantığıdır ve büyük olasılık sorumsuz, yetersiz, yaşı küçük bir çalışandır, belki kreşte ikinci bir iş daha tutmaktadır ve servis ablası olduğundan değil, kendi evi servis güzergâhı üstünde olduğundan servistedir. 

 

Sorumlu müdürle eşinin olay sırasında ve sonrasındaki tutumları, konu yargıya devredilmiş olsa da, yeterli sığlıkta…Yargının gereğini ibretlik şekilde yapacağına inanmak istiyoruz. 

 

Kurum, tabelasında anaokulu yazan, ancak kreş çocuğunu kabul eden bir kurum, gelene git dememişler, acaba öğretmen var mı, öğretmen diye sunulan genç kızların niteliği nedir? 

 

Alperen’ciğin kaydının bile olmayışı her şeyi açıklamıyor mu? 

 

Ya o güzelim aile, onların hali nice olacak? 

 

Bu tür  ciddiyetsiz kurumlar ülkenin her yanında pıtrak gibi bitti, çünkü ihtiyaç büyük, çünkü devlet hepsine yetişemiyor, keşke yetişebilse, çünkü bir koyup on almak isteyen uyanık yatırımcı her alanda var. 

 

Hem Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı hem Milli Eğitim Bakanlığı, hem Çalışma Bakanlığı konuyu masaya yatırmalı, konu çalışanlar, kıdemliler, akıldaneler ve bürokratlar eliyle kısa ve uzun vadeli çözüm modelleriyle irdelenmeli, daha çok can yanmasın diye. 

 

Toplum ancak ölüm olanda konudan haberdar, bunun ölüme gelesiye ne sıkıntılı işleri var, ruh ve akıl sağlığı yönünden, ayrılan eşlerin çocuklarının hukuksal dertleri yönünden, çok gördük eşlerden birinin çocuğu kreşten kaçırdığını, yahut çocuktan her ikisinin de vazgeçip, kurumda bırakıldığını, bir gün bir kere bile olsa olayın çocuk açısından ağırlığına dikkatinizi çekerim… Servis ve bakım ücretinin aylar boyu takılıp ödenmediğini, kimi zaman servis sürücüsüyle servis ablasının birkaç çocuğu rehin alarak hem, kaçtığını, siyasi marifetleri, çalışanların hem işyeri hem çocuklar açısından travmatik durumlara yol açtığını, kurumların basıldığını… 

 

Açtırmayın kutuyu, söyletmeyin kötüyü… 

 

Ama, devlet açtırsın bütün kayıtları ve ağızları, önceden olanlara ciddiyetle eğilerek, sonra olabileceklere önlem alsın. 

 

Ve ne olur uzak semtlere servisle gönderilme işi, çocukların, olabildiğince önlensin. 

 

Mahalle kreş/klüpleri çözümüne gidilsin. 

 

İşyerlerinde kreş/klüp açılması işi belli sayıda kadın çalışana bakılmaksızın, zorunlu olsun. 

 

Toplum merkezleri bünyesinde küçük ölçekli kreşler açılsın, bunların tümünün denetimi, sıklıkla ve ciddiyetle, ilgili bakanlığın il müdürlüğü çalışanlarınca yapılsın. 

 

Yapılsın ki başka ölümler olmasın, başka mağduriyetler, başka Alperenler olmasın, çocukların da çalışanların da velilerin de canı yanmasın. 

 

On beşlik Eren oğluş, sen terörün hayattan çekip aldıklarının çocuk ordusunun son neferisin, sarışın bir sitemkâr… Sen gittin, ‘iyi ki varsın’ dedik, uçaklar uçurduk, adını göğe yazdık; ama ne çare? 

 

Üç yaşındaki Alperen’cik, sana bir söz demeye yüzümüz yok, ne uçak ne balon uçurmaya, ne de uçurtma… En büyük Beşiktaş ve bütün büyüklerin karşında yüzü yerde. 

 

Bir daha olmasın…Olmasın… 

 

 

- Advertisment -