Ana SayfaYazarlarKoymaca akıl kuşluğa kadar/ Kadına şiddeti anlamak aklımız kadar…

Koymaca akıl kuşluğa kadar/ Kadına şiddeti anlamak aklımız kadar…

 

Gündemin hızla değiştiği zamanlar…

Her gün birkaç yazı yazdıracak önemde olay var.

Ya hızla bakıp geçiyor, ya hemen unutuyoruz, farklı yöne bakıldığı, olaylara göz ve kulak kapandığı da oluyor…

 

Gazetelerde küçük bir haber olarak yeralan, kendi gündemimiz yüklü olduğundan üstünde durulmayan Gine’li çocuk haberi, misal, hani Iğdır’da yasa dışı yollarla yurda getirilen Gine uyruklu üç yaşındaki Mohammed Kovmabassa ve gencecik anası Fotoumata’nın, Türkiye-İran sınırındaki Ağrı Dağı eteklerinde Karasu sazlıklarında, kaçakçılar tarafından boş arazide terk edildiğinde, sazlıktan geçerken ıslanan küçük çocuk, soğukta, anasının sırtında donmuştu ya…

 

Annesinin sırtında donarak can veren mülteci bebek, daha üç yaşında, artık hep üç yaşında,o ana da bundan böyle 27 değil, büyük olasılıkla 77 yaşında, ebedi yasta…

 

Bunu yazmaya yeltenirken, büyük büyük makamlarda büyük büyük laf edenlerin gaf’ları çıkageldi, buyurun bakalım…Kadına şiddet konusunda, siyasilerin belgesiz, mesnetsiz para hesabı suçlamasında…

 

Dil küfre düşmesin, derken, küfürcüyü arkadaş listesinden sorgu sualsiz silerken, kimi kişilerin yorumları karşısında kendimizi en sunturlu küfür dilimizin ucuna gelmiş bulup, şaşıyor, ayıplıyoruz. Küfrü hak edeni değil, küfretmeyi düşündüğümüzü…

 

Ayıplar çağındayız, ülke siyasetinde ayıplar doruğunda…Oysa ayıp başka şey…

Eskiden, ‘ayıp yorgan altı’ derlerdi, asıl o ayıp değil…

Nasıl anlatılmalı işin doğrusu, aklı basmayana? Aklı  eğri basana, siyaseti ve muhalefet etmeyi sırıtarak boş dosya sallamak  sanana?

Yazması bile beyhude…

Sözün de yazının da bir hükmü, bin onuru var, değene, dönüştürecek olana edilir…

 

KGF’nin (kredi garanti fonu) ‘pozitif ayrımcılık yaparak, kadın girişimciye pay ayıracağı, böylece ülkemiz kadınlarının girişimciliğinin destekleneceğine yönelik hazine destekli kefalet uygulamasını, bu yöndeki çalışmalarını anlatan ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcısı Şimşek’in, Ağustos’ta iş gücüne katılım oranının geçen yılın aynı ayına göre  1.2 puan artışla % 34.3’e çıktığını hatırlatarak,  elli milyarlık kefaletin bir kısmının kadın girişimcilere ayrılmasına dönük çabaları, bunun için kadın sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmeler planladıklarıdan  sözedecektim.

 

Kadına şiddetin önlenmesi gününde kadın cephesindeki bu olumlu hamleye sevinemeden, erkek şiddetini kendince yorumlayan bey’fendinin akıl hallerine şaşmak zorunda kaldım, yeniden,  tekraren…

 

Kal, neyimiş, ekonomi tıkırında değil, çukurunda olunca, toptan batıyorken hepbirlikte, işsiz ve borçlu adam evine gelince n’aapsınmış? Kadını dövermiş elbet, yapacak başka şey yok, döv, at öfkeni , kemerini çıkar, onunla vur, kan çıksın, hırsın da çıksın, ekonominin yani hükümetin ettiğinin acısını karından çıkar. Yarına Allah kerim, bu kadın giderse yenisi var, hem malın değil mi, yabancıyı değil, hısımını döğüyorsun, dövmezsen hatırım kalır, döv, jilet at, sık boynunu, karnının üstünde tepin, hamileyse çocuk da düşer, bedavadan…Olmadı, kadın kaçtı, yahut başka yere sığındı, kendi çocuklarını kurşunla…Gene mi düzelmedi ekonomik halin, kaynana kayınbaba, baldız, hepsini kurşuna diz…Öyle ediyor bazı erkekler, şiddete böyle yol gösteriyor adamın teki…Sıradan biri değil üstelik, muhalefetin başı, kiminin lider dediği, hesap uzmanı, her hesabı böyle yapıyorsa yandık .SSK’daki hesaplarına yanmak bana düşmez.

 

Cumhurbaşkanı,  şiddeti işsizliğe bağlayıp kadın dövme yorumunu  güzel bağladı zaten, ‘başarısız çıktığı her seçimden sonra evindeki halleri düşünemiyorum…’ diye.

 

Bizim Eşrefpaşa’da altmışlı yıllarda sokak satıcısı bir kumaşçımız vardı, her tür kumaş satan bir Yahudi vatandaşımız. Kumaş toplarını taşıdığı arabayı semt girişinde parkeder, bir omzuna yünlü, ötekine keten kumaş, ama birer karış şerit halinde, atar, elindeki katlanır tahta metreyi şrak şrak diye açıp kapatarak geçerdi. Niye ‘kumaşçı geldi hanım,’ diye bağırmadığını sorunca, ‘siyaset yavrus, siyaset’ derdi, kendince doğruydu, onun satış siyaseti buydu. Şimdi, satış siyaseti bile olmayan kimilerinin siyasetten anladığının da  şrak sesi çıkarmaktan ve kulağa fısıldananı tekrarlamaktan   ibaret olduğunu gördükçe, kederleniyor insan.

 

Ben uzmanken karşıma gelen kadın cinayeti, kadına şiddet, aileyi toptan imha suçlarında, çocuklar dörme döküm kaldığında, koruma altına aldığımızda şiddete böyle doğrudan, alenen yol veren kişi, kurum, makam hakkında suç duyurusunda bulunurdum.

Gene bulunuyorum, kaale alan olur ise.

Ayıptır, ayıp efendi, ayıp…

Sen ayıbı bilin mi ha, ayıbı?

 

Ayıp silinip gitmez, bunu da bilin mi? Anasının sırtında donup ölen çocuk gibi ayıp, sırtına yapışır, dediğine diyeceğine pişman eder insanı, insanın ayıptan anlayanını…Nice güneş altında dursa da içini ürpertir insanın kendi gafı, ayıbı, şiddeti şaşkın yorumlayışı…

 

- Advertisment -