Ana SayfaYazarlarGüzellik de demokrasi de emek ister emek...

Güzellik de demokrasi de emek ister emek…

 

Ses kirliliği duygu, düşünce, siyasi ve sosyal kirlilik kadar yaygın. Bunlar cana tak dediğinde görmezden, duymazdan gelinse de, ses kirliliği öyle değil…

 

Yüksek, kötü, amaçsız, ayarsız ses öldürmez, süründürür. Dertten saymasak da, en büyük derdimiz… Diğerleriyle kendi çapınızda çarpışsanız da, ses kirliliğinde çaresiz kalırsınız…

 

Elbet muhatapsız da…

 

Acının, ölümün, yaralı insanların çığlığı yeri göğü tutarken, güzel ses zamanı mı? Haklısınız, ben de bana öyle diyorum, ama,  farklı bir konu, yürek yangınımızı soğutur belki, diye düşünmeden de edemiyorum…

 

Doğanın güzelim seslerine düşman, kuş ötüşünü farketmez bir toplum olduk ya da bu hale getirildik… Sebebolanlar sebepsiz kalsın.

 

Gelsin arızalı ses, gitsin küfür… Çocuklara, çiçeklere, kuşlara ayıp. Aşkın sesinden bihaberiz zaten, onu da gümbürtüyle, başkasına eziyetle dile getiriyoruz. Egzosunu bozduğu motorla mahalle arasından patapat geçen ergene, ya da kurduğu ses sistemiyle canhıraş  arabesk  bağırtarak geçen delikanlıya ‘derdin ne koçum?’ deseniz, ‘aşığım’ der. ‘Aşığım, yüzde  yüz hem de ve aşk acısı çekiyorum, çünkü aşkın yalnızca bu makamını anlıyorum. Siz de benim aşk acımı çekecekeceksiniz, mecbur! Acım azalmıyor madem, herkeş acı çeksin…’

 

Hoşgörülmese de, bir noktaya kadar anlaşılır belki, gelgeç zulüm sayılır, mademkine koçum aşık.

 

Schafer (Kanada’lı besteci) 60’lı yıllarda Soundscape’i araştırmış.

 

Besteciye göre, üstünde çalışılan akustik alan, soundscape’tir, hangi alanda olursa olsun. Ona göre işitsel algılama üç kategoride gerçek olur:’ Arka plan ses: Yerin peyzajına, iklim özelliklerine göre oluşan temel sesler. Deniz toplumu bireylerine denizin sesi, kenttekilere motor sesi, misal…Yüze gelen, ön alan sesler: Şaşırtıcı, ani etki uyandıran ses, tren, gemi düdüğü sesi gibi…

 

Sembol sesler: Alan kimliğini tanımlayabilen sesler, yabancıya ilginç gelecek, çekim sağlayan yahut özel akustik oluşturan, saat kulesinin ya da kilisenin çan sesi, ezan sesi gibi…

 

Dünyanın işitsel peyzajı nedir, ne olmak gerekir? Denetlenemez bir karmaşa mı? Karışılamayan, bir sistem içinde düzene koyulamayan bir kakafoni, giderek sağlığa zararlı bir yük mü? Biçim, estetik dokunuş gerektiren, güzellik ve yasal biçimle, dayanılabilecek bir hal midir? Biz bu kargaşanın, yaylım ateşe benzetebileceğimiz tehlikenin mağduru, yani eziyet çekmeye mahkum  kesimi miyiz? Düzenleme ve yasal hükümlerle düzene sokulmasını bekleyen çaresizler miyiz?

 

Ayşe Perin Tatari İzmir Life dergide buna dikkat çekiyor. Hepimizin, hele sahil kasabalarında yaz geçirenlerin çekisi; ses kirliliği…

 

Yazın böyle de yıl boyu büyük kentler ve merkez ilçelerde durum farklı mı? İlkin  jandarmaya, polise imdat dersiniz, onlar umursamaz, belediyeye sesi telefondan dinletirsiniz, oradan hiç iş çıkmaz. Sonra bir üstü desibel denetlemesi yapar, belki ceza keserler, ruhsatsız çalışan işbu mekan karşılığında sesi inadına yükseltir, kurtuluşunuz yoktur.

 

Muhatap hiç yoktur.

 

‘Hastanız, bebeğiniz, ölümünüz  de olsa çe-ke-cek-si-niz!… Vatandaş ekmek parası kazanma derdinde, acıyın biraz be, olmaz ki böyle Rabbena, hep bana…Tıka kulağına pamuğu, sayılı gün, yaz biter, iş(kence ) biter ablacım… Gıy gıy çalsak gık’ınız çıkmaz…’  

 

Önlem alınıp ses yalıtım kuralına uymayan mekan kapatılsa, yarıaydın  tayfası,  zamanında inmedikleri sokağa iner, ‘disComa dokunma! Sesimi kısamazsın! Çağdaş eğlenceeemiiiz  engellenemeeez,’ mitingi düzenler hemen.

 

Diyor ki elin bilicisi,’ işitsel peysaj, bilim-toplum-sanat arasındaki ara zemindir’.İnsanların sesler karşısındaki davranışlarını, sesin davranışı mıza etkisini bir düşünün…

 

Güzel ve yerine/zamanına yaraşan müzik mutluluktur.

 

Gürültülü, değersiz, uyumsuz sesler  öfkeyi tetikler.

 

Sanat, en çok da müzik, öteki hayatlar, hayal gücü ve ruhsal yansıma için işitsel peyzajın nasıl oluşacağını, oluşturulacağını öğretir.

 

Bazı sesler ortadan kaldırılır, yahut  sınırlanır (gürültü azaltımına gidilerek/perdelenerek) Seslerin kafa göz yarmadan, ürkütüp hasta etmeden farkedilmesi sağlanabilir. Sembol seslerin önemsenip korunması önemli…Schafer, beste ci kimliği ile, gürültüyle savaş konusuna , özendirici biçimde dikkat çekiyor.

 

1997 ‘den bu yana yapılagelen pekçok ulusal, uluslar arası çalışma, gü rültünün giderek artan, kent yaşam kalitesini bozan , savaşılması gereken bir çevre kirliliği  olduğunu düşünüyor, bütün dünya.

 

Çevre Bakanlığıyla STK.lar ve yerel yönetimler elele verirse belki üstesinden gelinebilir. Bu fakire sorarsanız,  umutsuzum der. İnsandan insana, balkondan balkona, sokak arası ve siyasetteki ses kirliliğine ne buyurulur? Bağırarak söyleyince daha iyi anlaşılır sanıyoruz…

 

Müzik hayaldir, cesarettir, güçtür, azap değil…

 

İnsanı budayıp indiren hışım değil…Kararında ve estetik dozunda dinlediğinizde sizi yeniler, turisti o ülkeye yeniden gelmeye özendirir.Küçüklerin ruh ve düşünce dünyasına yıldızlar yağdırır, gelişimlerini tetikler…

 

Diyeceksiniz müzik magandaları da var, elhak doğru…Maganda eline düşene ne öğütlersiniz peki?

 

Genç turizmcilerin öğüdü şu, ilkin, pahalı olduğu için işletmelerin hiç umursamadığı ses yalıtımı…Teknik çatının aslında kurulması zorunluymuş, madem zorunlu, öyleyse es geçilebilir…

 

Ses önler çatı, sesin belli desibel üstüne çıkması durumunda kapanıp, çevredekilerin sesten rahatsız olmasını önlüyormuş. O içerdekilerin de aklına şaşayım, kendi konuştuklarını bile işitemedikleri gümbürtüden ne zevk alıyorlar bilmem?

 

Bu gürültülü mekanların, şehrin/ilçenin/kasabanın en dışına, çok uzağına ve hepsi birarada olacak şekilde, taşınmaları, orada ne halleri varsa görüp, kurtlarını dökerken, başkasını rahatsız etmeleri önlenirmiş.

 

Hatta beldeler arası gene kısmi ses yalıtımına gidilerek, ancak insanlar sağlık sorunu ve çevre kirliliğine maruz bırakılmadan, şeytanın mum sattığı yerlerde kimseyi üzüp perişan etmeden, kudurma hattı oluşturulabilirmiş.

 

Yunan adalarında sokaklarda rüzgara karışan en düşük tonda çalınan Zorba film müziğini hatırlatıyor, Tatari, küçük çocukların akordeonundan yükselen hafif müziği … Ve hatırlatmadan edemiyor, ‘güzelliğin tesadüf olmadığını’, olamayacağını…

 

Güzellik de tıpkı iyi müzik gibi, demokrasi gibi raslantısal değil, emek ister, hakkedilmek ister…

 

   

- Advertisment -