Ana SayfaYazarlarElden düşme kaderler

Elden düşme kaderler

 

Kadınlar… Ah, kadınlar… Hayatın her dönem en ağır işçisi olanlar. 

 

Ateş hattında hep siz , eğri ya da doğru, inandığının kavgasında gene siz. Şu tılsımlı ve güzelim dünyamızda safa sürmek şöyle dursun, çeliğe su veren, budanıp indirilen, ölümlerle sınanan hep siz. 

 

Latife hanımı en küçük kızkardeşinin torunundan okuyorum. İpek Çalışlar’ın Latife’sini ve Teyzem Latife’yi her kadının okuması gerek.  

 

Yaşar Nezihe hanımın çileli ömür hikayesini de ara ara okurum. Kazancı Bedih gazellerinden, üstad Münir Nureddin şarkılarından bilmeseniz, 1 Mayıs için ilk şiir yazan kadın diye bilirsiniz onu.1800’lerin başında doğmuş, gizlice okula gittiğini öğrenen babası Bâbıâli’ye katip olacağı suçlamasıyla evden kovmuş hani…İlk kocası, şairemizin asıl adı Zeliha’yı beğenmez, Nezihe der.Bu koca, çocuğu olmuyor diye boşar ama, ikinci  kocasına üç çocuk doğurur. Üçüncü ve son kocasıyla nikah günü olarak Meşrutiyetin dördüncü yıldönümü olan on Temmuz 1912’yi alsa da uğur getirsin diye, tersi olur, iki aya varmadan boşanırlar. Evden kovulma nedeni olan okula ancak bir yıl gidebilmiş olsa da, dönemin dergilerinde yer bulur, kitapları çıkar, şiirleri bestelenir. Ama iki çocuğunu kaybeder, yoklukta dibe vurur, nakış işler, kola yapıp aç kalmamaya çabalar .Ondan olmalı, elli ikisinde çıkan soyadı yasasıyla ‘Bükülmez’ soyadını yakıştırması, kendine ve ‘bakıp da soyadıma sanma bükülmüyorum/felek cefalarıyla gençken büktü belimi’ bey’tiyle şerh düşmesi.  

 

Her iki mesleğimdeki kadın hikayelerimi anlatmaya zaman yetecek mi, bilemem? Kadınlar ama, yüklerine yük, derdlerine derd, yaralarına yara eklemeyi sürdürecekler, bunu biliyorum. 

 

Ara ara hatırlarım, darbeye giden günlerdeki üniversite arkadaşımız, amatör tiyatro oyuncusu olan, akıllı, yetenekli, acilci güzel kızın, evde bomba yaparken havaya uçtuğunu. Şimdikilere ne söyler acilci, kurtuluşçu, şu’cu bu’cu olmak? Hiç…Olsa olsa bir, hatta iki kuşağı, ortasına attıkları bombayla bin parçaya bölmek, başardılar zaten… 

 

Jaklin Kenndy misal, first layd olduğu Amerika yerine bizim Ege komşumuzda doğaydı, o ünlü film ‘Gelinler’ deki, hani İzmir merkezli gelin ticareti yapanların Yunanistan’dan alıp, gemilerle Amerika’daki damatlara yollandığı macerada yeralaydı, hikaye nasıl sürerdi? 

 

Son günlerin terör örgütü üyesi bir kızın öldürülmesi ve geride yatan hikayesini düşündüm bunları okur ve düşünürken. Örgütlerin macera hikayelerine kapılmak,  bir hayatın rotasını ölüme kırmak olabiliyor.   

 

Bu kadınların ortak kaderi, erken ölüm, Latife hanımınki de öyle, evet, yirmi beş yaşında yaşıyorken ölüyor o da. 

 

Hepsinin, aslında ömrü de ölümü de zor olan kadınların kaderleri, dünyanın farklı çağlarında geçse, ne olurdu dersiniz? 

 

Elden düşme kaderler bu kere kime, hangi kadına uyarlanır, iliştirilirdi? 

 

Misal, o tiyatrocu mülkiyeli arkadaşımız bomba yapacağına, farklı bir ülkede farklı yüzyılda yaşasa, sahne alır mıydı, şu dünyaya biraz daha ve gerçek katkısı olur muydu? 

 

Latif hanım farklı bir yüzyılın hanımefendisi olaydı, madam Curie mi olurdu, Marx’la mı evlenirdi, yoksa Einstein’in izafiyet teorisini yaratan eş mi olurdu?Ki, biliyoruz, bu kadınlar da ne çekti, onca akılları fikirleriyle… 

 

Terör örgütünün öldürülen üyesi kız, şu günlerde yaşayacağına Roma’da Kleopatra olsa, ne olurdu? Kıza ne olurdu, asıl Kleopatra ne olurdu, Roma ne olurdu? 

 

Jaklin kendi ülkesine Yunanlı gelin kız olarak ayak basaydı, başına neler gelirdi? 

 

Mesela dedik

 

- Advertisment -