Ana SayfaYazarlarOlaylar, partiler ve yaklaşan seçimler

Olaylar, partiler ve yaklaşan seçimler

 

Dışarıda, Kuzey Suriye’de PYD/YPG’ye karşı Afrin’den başlayan ve Menbiç’e kadar süreceği söylenen zorlu bir askeri operasyon… İçeride, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle iln edilen ve olduğu kadarıyla demokrasimizi gün be gün örseleyen OHAL… Bu şartlarda, Türkiye’nin rejimini ve gelecek yıllarını belirleyecek seçimlere gidiyoruz.

 

Bütün partiler kongrelerini toplayıp, seçimi kazanmalarını sağlayacak yeni politikalar oluşturuyor, süreci taşıyacak yerel ve merkezi yönetimlerini yeniden seçiyor.

 

CHP bu işi geçen hafta sonu yaptı. HDP bu hafta eşbaşkanlarını, Parti Meclisi ve MYK üyelerini belirleyecek. MHP genel kongresi için gün belirledi. Ak Parti bir süre sonra il kongrelerini tamamlayacak.

 

Seçim başarısı kimse için kolay değil

 

Ancak öyle bir dönemden geçiliyor ki, toplumdaki gerilim, kutuplaşma, karmaşık dengeler ve duruşlar, partilerin tutarlı bir politik hat geliştirmelerini hepten zora sokuyor. Atılan olumlu bir adım kimi seçmenlerde memnuniyet yaratırken, bir bakıyorsunuz başka bir seçmen grubunun uzaklaşmasına ve tepkisine neden olmuş. İktidar ve muhalefet şeklindeki olağan seçmen bölünmesinin ötesinde, girift bir siyasal ve sosyal tablo var.

 

Böyle bir durumda bu işten başarıyla çıkmak, ne  “ver mehteri, ver mehteri” diyerek “milli ve yerli “ vurgusuna yüklenen Ak Parti-MHP iktidar bloku için, ne de  “adalet” veya “tek adama karşı demokrasi ve parlamenter sistem” gibi söylemleri öne çıkarması muhtemel CHP-HDP-İyi Parti-SP bileşimli muhalefet için pek kolay olmayacak

.

Malûm; önümüzdeki sürecin en kilit oylaması cumhurbaşkanlığı, diğer adıyla başkanlık konusunda yaşanacak. Bunu bilen partiler gerekli yüzde 50+1’i bulmak için bütün seçenekler üzerinde olanca enerjileriyle kafa yoruyor. Anayasa değişikliği referandumu bu bakımdan çok hassas ve riskli sayılabilecek bir oy dengesini yansıttı. Kazanan az farkla kazandı, kaybeden az farkla kaybetti.

 

İktidar bloku işi garantiye almak için oy desteğini daha yukarılara ve güvenli oranlara çekmeye çalışırken,  başta CHP olmak üzere “Hayır Cephesi”nin bütün partileri hem bu gevşek bileşimlerini korumak, hem de oylarını ortak bir adaylarının seçimi rahat kazanabileceği düzeyde artırmak istiyor.

 

Bu o kadar kolay değil.

 

Her olay dönüp dolaşıp seçmen tercihini bir biçimde etkiliyor. Hattâ bazen bir olay bir seçmen kesiminde olumlu etki yaratırken, aynı partinin diğer bir seçmen kesiminde tam tersi sonuçları veriyor. Bütün partiler açısından aşağı yukarı benzer bir açmaz yaşanıyor.

 

Velhasıl sorunların üst üste yığıldığı Türkiye’de bu seçimlerde başarılı sonuç hiçbir parti veya ittifak için çantada keklik değil.

 

Afrin operasyonunun muhtemel etkisi

 

Afrin’i alalım. Ak Parti ve MHP, operasyonun “Kürtlere karşı olmadığı”nda ısrar ediyor ve PYD/YPG Menbiç dahil Fırat’ın batı kıyısından tamamen temizleninceye kadar süreceğini belirtiyor. Hattâ bazı yetkililer Fırat’ın doğusuna da geçilebileceğini söylüyor.

 

Fırat Kalkanı’nın çok önemli bir farkı vardı. Hedefi, hemen her kesimin karşısında yer aldığı ve belli bir mücadele içinde olduğu IŞİD (DEAŞ/DAEŞ) idi.

 

Bu kez işin içinde sadece ABD’nin değil, Batı ülkelerinin çoğunun terör örgütü saymadığı, PKK’nın bir parçası olarak kabul etmediği bir Kürt yapılanmasının bulunması, dünya kamuoyunda farklı bir havanın esmesine yol açıyor.

 

Rusya ve İran’ın operasyona yol vermesi, Suriye rejiminin ise homurdanmakla yetinmesi karşısında, durumun Ortadoğu’daki genel bölünmeyle uyumlu olarak geliştiği yönünde değerlendirmeler yapılıyor.   

 

AK Parti-MHP İttifakı

 

Bu askeri operasyonun, yurt içinde önemli bir seçmen kesiminin desteğine mahzar olduğu ortada. Tepkiler ise sınırlı ve dile getirilenler de iktidar blokunun ağır baskı ve propaganda taarruzuyla karşılaşıyor. Aydınların 170 imzalı bildirisine (daha doğrusu mektubuna), TTB’nin açıklamasına ve HDP mensuplarına yönelik gözaltı veya tutuklamalar, ya da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eleştirilerini hedef alan sert söylemler bunun bir parçası.  

 

Hayli merkezileşmiş ve otoriterleşmiş bir iktidarın Afrin operasyonu etrafında sürdürdüğü, dozu iyice abartılmış milliyetçilik ve ötekileştirici söylem, seçim günü gelip dayandığında “Hayır Bloku” seçmenlerinin tercihini değiştirebilecek bir sonuç verir mi, işte bu çok şüpheli.

 

Çünkü CHP, SP ve İyi Parti’nin lider ve sözcüleri, bir yandan Afrin operasyonu için “haklılık” ifade eden cümleler kuruyor; diğer yandan, iktidarın politika ve uygulamalarına farklı noktalardan, olağan ölçüler içinde makul karşılanması gereken eleştiriler getirerek durumu dengelemeye çalışıyorlar. Bunların da OHAL, KHK uygulamaları, adalet ve demokrasi gibi hiç de yabana atılmayacak hususlarla ilgili olduğu dikkate alınırsa, iktidarın oylarını artırma stratejisinin karşısında ciddi güçlükler olduğu görülüyor. Yani muhalefetin bu üç partisi, iktidar blokunun Afrin operasyonu etrafında bir karşıtlık yaratarak oyunu yukarı çekme taktiğine fırsat vermek istemiyor.

 

Bir başka konuyu hatırlayalım. 6-8 Ekim 2014 Kobani olayları döneminde Diyarbakır ve Batman gibi bazı bölgelerde ciddi çatışmalar yaşanmış, çok sayıda insanımız hayatını kaybetmişti.

 

O sırada, önce pek fark edilmeyip daha sonra belirginleşen husus,  Kobani’nin hangi görüş ve inançta olursa olsun neredeyse Kürtlerin tamamı için taşıdığı sembolik önem ve manevi değerdi. Bu durum yurt içinde ve dışında dikkat çekici bir ilgi ve dayanışma havası yaratmıştı.

 

Afrin operasyonun yarattığı sonuçlara bakınca, Kürt seçmenler üzerinde benzer bir manevi değeri ve sembolik önemi olduğuna dair güçlü işaretler henüz görülmüyor.

Türkiye’nin böyle bir askeri operasyona girişmesinin,  özellikle son seçimlerde ve anayasa referandumunda iktidar doğrultusunda oy kullanan Kürt seçmen gruplarının siyasal tercihlerini başkanlık seçiminde iktidar bloku aleyhine değiştirip değiştirmeyeceği şimdilik bilinmiyor.

 

Ama operasyonun uzaması ve gerilimin daha da artması,  bu seçmen kesimi üzerinde derin etkiler yaratabilir. Bunun da cumhurbaşkanlığı seçiminde birkaç puanlık oynama yaratıp sonuçları iktidar aleyhine değiştirmesi o şartlarda şaşırtıcı olmayabilir. 

 

Muhalefet cephesi

 

Şimdi bir de muhalefet partileri, yani ”Hayır Cephesi” açısından duruma bakalım. 

 

CHP, SP ve İyi Parti şu ya da bu biçimde Afrin operasyonuna destek veriyor. Aksini ileri sürmek hem bu partileri tanımamak, hem de nesnel duruma aykırı bir iddia ileri sürmek anlamına gelir.

 

Muhalefetin etnik yönü ağır basan bileşeni olan HDP ise beklendiği gibi farklı bir yerde duruyor. Kobani ve Fırat Kalkanı hadiselerinde olduğu ayrı bir pozisyon alıyor ve kimlik hassasiyetiyle PYD/YPG’ye karşı yürütülen operasyona tamamen karşı çıkıyor.

 

Hükümetten yapılan açıklamalarda zaman sınırı belirtmekten kaçınıldığı dikkate alındığında, operasyonun öyle birkaç hafta içinde bir sonuca bağlanmayacağını az çok öngörebiliriz.

 

Hal böyleyken ve Türkiye bu çapta bir askeri operasyona girmişken, Suriye ve PYD/YPG hadisesi (Afrin, Menbiç ve ötesi) ortada dururken… Muhalefetin HDP’yi de içeren ortak bir seçim platformu yaratması nasıl mümkün olacak? CHP, SP ve İyi Parti’nin böyle durumlarda milliyetçi söylemin etkisine giren seçmenlerinin, HDP’nin hali hazırdaki seçmeniyle ortak zeminde buluşması nasıl gerçekleşecek?  Tersinden bakalım; HDP’nin etnik kimliğine sadık seçmeni, diğer üç partinin milliyetçi rüzgarlara açık kitleleriyle nasıl el ele tutuşacak? Hendek savaşlarının etkisinden çıkamamış CHP seçmeniyle, dokunulmazlıkların kaldırılmasına oy verenleri unutmayan HDP seçmeni, hangi yeni ve ortak zeminde buluşacak?

 

İyi Parti mensuplarının bir bölümünün ülkücü niteliğim ve SP’ye yakın bazı kişilerin Sivas olaylarıyla ilişkisi, CHP’nin Alevi seçmeninin acı hatıralarını canlandırabilecek sorun alanları olarak kendini gösteriyor.

 

Anlaşılan, muhalefetin gerçekten bir blok oluşturması, inşa etmesi, olayların karmaşıklığı ve seçmenlerinin çapraz duruşları karşısında koruması ve oylarını yükseltmesi, çok ince bir çalışmayı gerektirecek.

 

Herkesin bildiği sır: Ak Parti’nin memnuniyetsizleri

 

Bir süreden beri Ak Parti seçmen ve taraftarları arasında, oranlarının ne olduğu tam bilinemeyen bir rahatsız veya memnuniyetsizler kesimi var. Bunlar partilerinin artık kuruluş değerleri ve ilkelerinden hayli uzaklaştığını düşünüyor. Fakat Ak Parti çevresinden kopmuş ve başka bir siyasal partinin şemsiyesi altına girecek adımı atmış da değiller.

 

Ne ki, seçmenleri parti seçmek konusunda bir tercihe zorlamayan son referandumda, parti politikasından uzaklaşıp, tercihlerini (güçler ayrılığını neredeyse ortadan kaldırıp olağanüstü güçlü bir cumhurbaşkanlığı getiren) başkanlık modeline karşı çıkmak yönünde ifade ettiler. Bu, özellikle bazı büyük şehirlerde ve Ak Parti’nin çok güçlü olduğu bilinen ilçelerde görüldü.

 

2019 seçiminin kaderinin küçük oy kaymalarına bağlı olduğu dikkate alındığında, bu kesim “milli mutabakat”çı Ak Parti ve MHP için de, “Hayır”cılar için de ihmale gelmez bir topluluk.

 

Ak Parti “nasıl olsa bir yere gidemezler” rahatlığı içinde mi, bilemiyorum. Ama şimdilik bunları yeniden kazanmaya dönük bir şey yapmış gibi görünmüyor. Zaten ısrarla savunulan mevcut politikalara bakınca da, bu yönde adım atmayı şimdilik önlerine koymadıkları anlaşılıyor.

 

Muhalefet platformuna ve esas olarak da CHP’ye gelince, laikliği öne çıkaran, inanç tartışmalarına girişen bir propaganda dili ve söylemiyle bu kesimi kazanması çok çok zayıf bir ihtimal. Kemal Kılıçdaroğlu bir süredir bundan uzak duruyorsa da, kurum olarak CHP ve üye çoğunluğu için aynı şeyi söyleyemeyiz. Durumun nasıl netleşeceğini görmek için biraz daha zamana ihtiyaç var.

 

Hele Ak Parti’nin uzun iktidar döneminden hareketle bir “devri sabık yaratma” diline savrulup sonuç almak hiç mümkün görünmüyor. Söz konusu kitlenin siyasal hafızasında bu söylem, yakın tarihin toplu siyasal cezalandırmalarını hatırlattığı için, bunu diline dolayan partilerin semtine bile uğramayacakları açık olsa gerek.

 

Buna bir de kazanılmış haklar konusu eklendiğinde, meselenin ne kadar kritik olduğu ortaya çıkıyor. Muhafazakâr ve dindar kesim vesayet rejiminin giyim kuşam konusundaki kısıtlamalarını AK Parti iktidarında aştı. Kamu kurumlarında ve belediyelerde artık başörtülü olarak çalışabiliyorlar. Ama bir iktidar değişikliği halinde bu işlerini ve kazanılmış haklarını koruyabilecekleri konusunda ciddi kuşkuları var.

 

CHP, oranları az ama rolleri çok önemli bu çevreye şimdiye kadar güven veren ve süreklilik gösteren bir açılım sergilemedi.  Kendi tabanındaki katı laiklik yanlılarının tepkisinden çekindiği düşünülebilir. Böyle devam ederse, muhalefet kesiminin oylarını maksimum düzeyde artırıp başkanlık seçiminde ipi göğüslemesi kolay olmayacak.

 

Kısacası süreç gerilimli, olaylar karmaşık, partilerin ve ittifakların işi hayli zor gözüküyor.

 

 

 

 

 

- Advertisment -