Ana SayfaYazarlar‘Misak-ı Millî savaşı’ ihtimali var mı?

‘Misak-ı Millî savaşı’ ihtimali var mı?

 

Kurtuluş Savaşı’nı yürüten kadronun savaştan önce belirlediği ve daha da gerisine çekilmenin kesinlikle kabul edilmeyeceğini ilan ettiği sınır olan Misak-ı Millî, Türkiye’nin güney sınırları bakımından kabaca Suriye’nin kuzeyiyle Musul ve Kerkük dahil Irak’ın kuzeyini kapsıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2016 Ekim’inden bu yana, Türkiye’nin Misak-ı Millî diye bir meselesinin olduğunu vurgulayan konuşmalar yapıyor. Konuyu ele alırken kurduğu cümleler bazen sadece tarihsel-kültürel bir ilgiyi imâ ediyor gibi görünüyor, bazen de tarihsel bir haksızlığın düzeltilmesi üzerinden düpedüz sınır tartışması açıyormuş izlenimi veriyor.

 

“Kapanmayan parantezin kilidi: Misak-ı Millî”

 

Bunlardan, gazete ve televizyon haberlerine konu olmadığı için yaygın olarak bilinmeyen biri var ki, Erdoğan’ın Misak-ı Millî tartışmasını açarken basitçe bir tarihsel-kültürel ilgiye göndermede bulunmadığının nişanesi sayılmalı: Cumhurbaşkanı’nın, Hasan Celal Güzel yönetimindeki Yeni Türkiye dergisinin Misak-ı Millî özel sayısına yazdığı önsözden söz ediyorum. Bir bölümünü aşağıda bulabileceğiniz önsözde Erdoğan Birinci Dünya Savaşı’nın “aslında hâlâ sona ermediğini” söylüyor,  “Kapanmamış bir parantez”den söz ediyor ve bunun “kilidinin” de Misak-ı Millî olduğunu savunuyor.

Öte yandan güneyde yeniden Misak-ı Millî sınırlarına dönmenin, Türkiye’nin toplam siyasi-bürokratik aklının hiç akıldan çıkarmadığı bir hedef olduğunu da unutmamak lazım; ki bu da Erdoğan’ın cümlelerini salt tarihsel-kültürel bir çerçevede kurduğunu düşünmeyi zorlaştırıyor.

 

Afrin’le Misak-ı Millî arasında kurulan bağ

 

Nitekim, Erdoğan’ın Misak-ı Millî çıkışları özellikle Batı’da ciddiye alınıyor ve kaygıyla karşılanıyor. En son Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Türkiye’nin Afrin operasyonunun ‘işgal’e dönüşmemesi gerektiğini belirtirken, aklında muhtemelen Türkiye’den yükselen Misak-ı Millî çağrıları da vardı. (Burada hatırlatmakta yarar var: Erdoğan yakın bir zamanda, 10 Kasım 2017’de yaptığı konuşmada Afrin’e müdahale ile Misak-ı Millî arasında doğrudan bir bağ da kurdu.)

İki bölümlü bu yazıda bugün, Erdoğan’ın hem öyle hem böyle yorumlanabilecek cümlelerini kronolojik olarak dikkatinize sunacak, Pazartesi günü de bu cümleleri kendimce yorumlayacağım.

Tabii bir de bu çıkışların komşu ülkelerde ve dünyada nasıl algılandığı meselesi var. İşin bu yanı da Pazartesi günkü yazımın bir bölümünü oluşturacak.

Şimdi bakalım Cumhurbaşkanı Erdoğan konuya dair bugüne kadar neler söylemiş (tarih sırasıyla):

15 Ekim 2016 (Rize’deki Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'nin 2016-2017 Akademik Yılı’nı açarken yaptığı konuşmadan): Bizim fiziki sınırlarımız başkadır, gönül sınırlarımız bambaşkadır. Bunu birbirinden ayırmamız lazım. Fiziki sınırlara elbette saygı gösteririz ama gönlümüze sınır çizemeyiz. Çizilmesine de müsaade etmeyiz. Birileri bize, 'Irak'la niye ilgileniyorsunuz, Suriye'yle niye ilgileniyorsunuz?' diyorlar. (…) Tarih kitaplarımızda Misak-ı Millî'yi okuyoruz değil mi? Misak-ı Millî'de ne var? Eğer Misak-ı Millî diye bir derdimiz varsa, kusura bakmayın, o zaman bu soruyu kendi içimizde birbirimize soramayız. Tam aksine burada 'Üzerimize düşen görevler var' demek zorundayız.

19 Ekim 2016 (Beştepe’deki muhtarlar toplantısında yaptığı konuşmadan): Misak-ı Millî niye rahatsız ediyor. Misak-ı Millî'yi gündeme getiren Gazi Mustafa Kemal. Neden rahatsız oluyorsunuz. Burada bir tarih yok mu? Burada bir milletin geçmişi yok mu? (…) Maalesef hem batı hem de güney sınırlarımızda Misak-ı Millî hedeflerimizi koruyamadık. Dönemin şartları itibarıyla bu durumu mazur görenler, göstermeye çalışanlar olabilir. Bu yaklaşımı bir yere kadar mazur görmek mümkündür. Asıl vahimi, zorunluluklardan kaynaklanan bu durumu esas olarak kabul edip kendimizi tamamen bu kabuğun içine hapsetme anlayışıdır. Biz işte bu anlayışı reddediyoruz. Türkiye'yi 1923'ten beri böyle bir kısır döngüye hapsedenlerin amacı coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, Selçuklu ve Osmanlı geçmişimizi bize unutturmaktır.

Mart, 2017 (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Yeni Türkiye dergisi için kaleme aldığı “Kapanmayan parantezin kilidi: Misak-ı Millî” başlıklı önsözden): Bugün Suriye’deki, Irak’taki, Mısır’daki, Libya’daki, Balkanlar’daki, Kafkaslar’daki hadiselerle niçin bu kadar yakından ilgilendiğimizi, ilgilenmemiz gerektiğini ancak geçmişe bakarak anlayabiliriz. Türkiye’nin oralarda ne işi olduğunu soranlara en güzel cevabı tarih verecektir. Gayet açıktır ki, Birinci Dünya Savaşı, aslında hâlâ sona ermiş değildir. Kanı kanla, zulmü zulümle örtmeye çalışanlara karşı biz kendi tarihimizden, kendi kültürümüzden aldığımız güçle çalışmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz. Misak-ı Millî’yi unutmamak bu mücadelenin ilk ve en önemli şartıdır.

10 Kasım 2017 (Beştepe’deki muhtarlar toplantısında yaptığı konuşmadan): Biz Kurtuluş Savaşımıza başlarken ilan ettiğimiz Misak-ı Millîmize de sahip çıkamadık. Suriye ve Irak'taki gelişmelerde zaman zaman dillendiriyorum. Biz Misak-ı Millîmize yeniden sahip çıkmak zorundayız diyorum. Eğer o hudutlar içinden ülkemize saldırılar oluyorsa buradan buyurun devam edin deme lüksümüz yoktur. Gereğini, gerektiği şekilde yapma zorunluluğumuz var. İdlib'de yapılmakta olan budur. Açıklıyorum; Afrin'de yapılmakta olan da budur.

Pazartesi günü devam edeceğim.

 

 

 

- Advertisment -