Ana SayfaYazarlarKemal Kılıçdaroğlu kimlerin asabını bozuyor?

Kemal Kılıçdaroğlu kimlerin asabını bozuyor?

 

Gazeteci Rahmi Turan'ın, bir Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilinin Saray'da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştüğü ve Erdoğan’ın orada kendisine, ülkenin milli menfaatleri için CHP genel başkanı olması gerektiğini söylediği iddiasıyla başlayan tartışma sürüyor.

 

Şimdiye kadar ortaya çıkan net gerçek şu: Böyle bir teklif hiç olmamıştır, fakat birileri böyle bir dezenformasyon üzerinden, belirli bir siyasi amaca matuf bir oyun kurmuştur.

 

İktidarın ve destekçisi medyanın olan biteni yorumlama biçimine ve bu olaydan yola çıkarak kimi hedefe koyduğuna baktığımızda bir başka net duruma daha ulaşıyoruz: Bu oyunu kim kurmuşsa, amacı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu güç durumda bırakmaktır, onu zayıflatmaktır.

 

Bu noktada bana şu itirazda bulunabilirsiniz: "Öyle diyorsunuz ama, Kılıçdaroğlu, iddianın ortaya atılmasından bir gün sonra bir televizyon kanalına çıkıp olayı doğrulayan o açıklamayı yapmasaydı, oyun, kurucularının elinde patlamayacak mıydı?

 

Son derece yerinde bir itiraz. Çünkü, böyle bir durumda oyunun kurucuları gerçekten de amaçlarına ulaşamazlardı.

 

Bu yazının asıl konusu değil ama, izninizle bu noktada bir spekülasyonumu sizinle paylaşmak isterim.

 

Oyun, Kılıçdaroğlu’nun acul karakteri sayesinde tuttu

 

Bana öyle geliyor ki, oyunu kuranlar Kılıçdaroğlu'nun acul, heyecanlı, çabuk tepki veren, dolduruşa gelebilen kişilik yapısını da hesaba katan, ince ince hesaplanmış bir senaryo hazırlamışlardır ve hesapları bu sayede tam olarak tutmuştur. (Lütfen buradaki "ince ince"de kimse herhangi bir imâ aramasın!)

 

Senaryonun aşağı yukarı şöyle olduğunu düşünüyorum:

Parti içinden birileri, uzun zamandır bir söylentiyi Kılıçdaroğlu'nun kulağına gidecek şekilde parti içinde dillendirirler. Bu söylentiye göre, Erdoğan, Kılıçdaroğlu'ndan kurtulmak ve  bir başka ismi CHP'nin başına getirmek için planlar kurmaktadır. Kılıçdaroğlu'nun aklı bu “kumpas”la iyice doldurulduktan ve bu çerçevede daha somut ihtimalleri kabul edebilecek kıvama getirildikten sonra, şüphelenilen malûm şahsın beklendiği gibi Saray'a çıkıp Erdoğan'la görüştüğü dezenformasyonu, uygun aktörler kullanılarak kamuoyuna pompalanır. Aklı “kumpas”la doldurulmuş Kılıçdaroğlu da yukarıda işaret ettiğim acul kişilik yapısı nedeniyle ortaya çıkıp “Haber doğru, gideni de biliyorum fakat açıklamam” der ve senaryonun tıkır tıkır işlemesine emsalsiz bir katkıda bulunur.

 

Madem spekülasyon yapıyorum, şunu da ekleyeyim bari: Hatırlayın, Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun haberi doğrulamasına kadar konuyla ilgili hiçbir şey söylemedi. Ta ki, Kılıçdaroğlu'nun, haberin doğru olduğunun bir kanıt olarak sarf ettiği "Erdoğan ilgili ilgisiz her konuda konuşan biri. Peki neden bu konuda bir açıklama yapmıyor" sözlerine kadar… Erdoğan, biliyorsunuz, Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamasından hemen sonra iddiayı kesin bir dille yalanladı ve Kılıçdaroğlu'nun bu  aculluğu sayesinde yalanlamasının ikna gücü kat kat arttı. Bu noktadaki ilave spekülasyonum şöyle:

Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun söylentilere inandığını istihbar etmişti. İddia ortaya atılınca, hemen yalanlamak yerine Kılıçdaroğlu'nun oltaya takılmasını bekledi, böylece onu çok zor bir duruma düşürdü.

 

Kılıçdaroğlu'nun, "Haber doğru, gideni de biliyorum" şeklindeki kendi sözlerini, Erdoğan’ın yalanlamasını izleyen tevil çabası ve Erdoğan'ın "Haber doğruysa ben cumhurbaşkanlığını bırakıyorum, yanlışsa sen parti başkanlığını bırakacak mısın" çıkışını, "var mısın televizyonda tartışmaya" ile karşılamaya çalışması tek kelimeyle içler acısıydı. Umalım ki Kılıçdaroğlu bu musibetten bir ders çıkartsın ve hiç değilse bundan sonra bin düşünüp bir söylesin.

 

Artık bu yazının esas konusuna gelebiliriz…

 

İşin esasına götürecek soru

 

O bunu dedi, şu önce kabul etti sonra reddetti, öbürü açıklarım dedi ama sonra sessizliğe gömüldü… Bunlar, Türkiye siyasetini günlerdir rehin alan hikâyenin şeklî tarafı… Bizi işin esasına götürecek olan soru şudur: Oyunu kuranların CHP'de türbülans yaratma amacı hasıl olduktan sonra, ortaya çıkan tablodan kimler ne surette yararlanmaya çalışmışlardır?

 

İktidar medyasının Kılıçdaroğlu'nun parti içindeki rakibi Muharrem İnce'ye verdiği desteğe ve Kılıçdaroğlu antipatisine baktığımızda kolayca görülebileceği gibi, amaç, ortaya çıkan kargaşada Kılıçdaroğlu'nu zayıflatmak, hatta mümkünse CHP’nin başından uzaklaştırmaktır.

 

Kılıçdaroğlu yalnız iktidar medyasının değil, CHP içindekiler dahil bilumum ulusalcıların da asabını bozuyor. Bakmayın siz "böyle muhalefet liderine can kurban, memnunuz ziyadesiyle kendisinden" mugalatalarına… Tam tersine, Kılıçdaroğlu'nun, iktidarın oylarını konsolide etmeye yardımcı olmaktan başka bir işe yaramayan kutuplaştırıcı sert-laik söylemden partisini adım adım uzaklaştırması, iktidarın ve iktidar medyasının canını fena halde sıkıyor. (Geçenlerde Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin yıllarını yiyen başörtüsü yasağına dair çok net bir özeleştiri yaptı. Hiç şüpheniz olmasın, iktidar ve iktidar medyası CHP'nin başında bu tarzda konuşan birini değil, muhafazakâr kitlelerde "iktidar olursa yandık" dedirtecek tarzda konuşan birini görmek isterler.)

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile ittifakından da önce inşa etmeye başladığı "millilik" eksenli yeni siyasete laik muhalefetten pek az destek bulabilmesinde Kılıçdaroğlu'nun payı çok büyük. O olmasaydı, CHP'nin adım adım Vatan Partisi kıvamında bir parti haline gelmesi pek mümkündü.

 

Erdoğan'ın "Millet İttifakı mutlaka dağılmalıdır" sözü de, Kılıçdaroğlu'nun artık bir milli güvenlik sorunu haline geldiği suçlaması da çok anlamlı. Çünkü iktidar, kendi bekasını herkesin etrafında toplanacağı bir "milli çizgi"nin inşasında görüyor ve bunun önündeki en önemli engellerden biri olarak Kemal Kılıçdaroğlu'nu CHP'nin başından "almak" istiyor.

 

Yani aslında Kılıçdaroğlu Türkiye için değil iktidar için bir güvenlik sorunu ve mutlaka izâle edilmesi gerekiyor.

 

Son esrarengiz hikâye, bu gerçeği bir kez daha ortaya koydu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

- Advertisment -