Ana SayfaYazarlarIŞİD bitsin diyen var mı?

IŞİD bitsin diyen var mı?

Yıllardır Ortadoğu’da görmeye alıştığımız sahnelerin benzeri Paris’te sergilenince, bu kez bütün dünya ayağa kalktı. Oysa olup bitenler, başta Bağdat, sonra daha çok Halep ve Şam olmak üzere, neredeyse birkaç günde bir tanık olduğumuz türden olaylardı. Önce 10 Ekim’de Ankara, 12 Kasım’da Lübnan ve ardından 13 Kasım’da Paris’te tekrarlanınca,  bu defa mesele Antalya’da toplanan G-20 zirvesinde en öncelikli konu olarak ele alındı. Çünkü Paris saldırıları, hemen herkesin aklına şu soruyu getirdi: Bu saldırılar devam eder mi? Sıradaki ülke hangisi olabilir?  Devlet başkanları, güvenlik uzmanları ne der bilemiyorum,  ancak bana göre bu saldırılar ne ilk, ne son olacak. Üstelik sadece Avrupa’da değil, Amerika ve dünyanın farklı ülkelerinde de tekrarlanma olasılıkları oldukça yüksek terör eylemleriyle karşı karşıyayız.  Hiçbir ülke kendisini bu saldırılardan âzâde göremez; her an, her ülke hedef olabilir.

 

Her beş ülkeden biri IŞİD’i destekliyorsa

 

Antalya zirvesinde Rusya devlet başkanı Putin’in yapmış olduğu şu açıklama, karşı karşıya olunan tehdidin boyutlarını gösterir nitelikte:  “IŞİD 40 ülkeden finansal destek alıyor. Bu ülkeler arasında G20 üyeleri de var… Meslektaşlarıma, teröristlerin yasadışı petrol ticaretinin boyutlarını ortaya koyan, uzaydan ve uçakla çekilen fotoğrafları gösterdim.  [Fotoğraflarda görülen] petrol yüklü konvoyların uzunluğu onlarca kilometreyi buluyor.”  Acaba Antalya zirvesindeki 20 ülke devlet başkanından herhangi biri, “Sayın Putin, bu toplantıda yer alan birilerini, dünyanın en barbar terör örgütüne destek vermekle itham ediyorsunuz; bu çok ağır bir suçlama” dedi mi diye merak ettim; ancak bu içerikte bir beyana rastlamadım.  Bir de IŞİD’in sattığı petrol var. Putin, uzunluğu onlarca kilometreyi bulan petrol yüklü konvoylardan söz ediyor. Örgütün denetim altında tuttuğu topraklara baktığımızda, sınırdaş olduğu ülkeler olarak Irak, Suriye ve Türkiye görünmekte. IŞİD, onlarca kilometre kuyruk oluşturan petrol tankerlerini, komşu ülke gümrüklerinden geçirip sınırdaş olmadığı ülkelerde satmadığına göre, demek ki elde ettiği petrolü ya üç komşudan birine, ya ikisine veya üçüne birden satıyor.

 

IŞİD’in 40 ülkeden finansal destek aldığı meselesine gelince… Doğruysa, gerçekten çok vahim bir durum değil mi?  Demek ki dünyadaki her beş ülkeden en az biri IŞİD’e destek sağlıyor. Eh, 40 ülkeden finansal destek alan bu örgütün, nerdeyse dünyanın her ülkesinden cihatçı devşirdiğini de herkes biliyor. Tabii bu ülkeler arasında Rusya da var. Hattâ Rusya, cihatçı Çeçenlerin ülke sınırları dahilinde kalıp kendisine baş ağrısı olacağına, IŞİD saflarına katılmalarından memnun bile kalabilir. Eminim pek çok Batılı ülke de benzer bir “memnuniyeti” paylaşıyordur.

 

IŞİD tamamen bitsin diyen var mı?

 

Başta Ortadoğu olmak üzere, bütün dünyaya kan kusturabilecek bu örgüt ile nasıl başa çıkılacak? Ya da şöyle bir soru sorsam abes mi olur:  IŞİD’in tamamen ortadan kaldırılmasını isteyen var mı? Sorum çok mu tuhaf kaçtı? O halde biraz açalım. Bugün bütün dünyada Kürtler kadar IŞİD zulmüne uğramış, onlar kadar IŞİD’den nefret eden  başka bir halk var mı? Ben yok diye biliyorum. Peki, IŞİD tamamen ortadan kalktığı an, merkezî Irak hükümeti Kürtlere kan kusturmaz mı? Bütün Arapları etrafına toplamış merkezî bir Irak yönetiminin, Kürtler için IŞİD’den çok da farklı olmayacağını tahmin ediyorum. IŞİD’in açıktan yaptıklarını, onlar da Saddam döneminde olduğu gibi “Enfal” adlı operasyonlar biçiminde yapmaya kalkışacak. Gerçek şu ki Kürtler, IŞİD ortadan kalksa bile,  Sünni Arapların kendilerine özgü bir yönetime sahip olmalarını tercih eder. Zaten bunu Türkiye de ister.

 

Gelelim diğer ülkelere.  Bugün sahada IŞİD ile mücadele eden ülkelere ve onların önceliklerine bakalım. Kürtlerden sonra, IŞİD’den en çok rahatsızlık duyan ülke hiç şüphesiz ki İran.  Üstelik İran hem Irak hem Suriye’de, bizzat kendi güçleriyle IŞİD’e karşı ön cephede savaşmakta. İran’ın Suriye’deki önceliği, IŞİD’in bitmesi veya dağılması değil, Beşar Esat yönetiminin iktidarda kalması. Rusya için de benzer şeyler söyleyebiliriz. Çünkü Rusya da müttefiki Suriye’yi korumak ve Suriye üzerinden Akdeniz’de elde ettiği üslerini elde tutmak, hattâ daha da büyütmek amacıyla bölgede bulunmakta.  Yarın, Esat yönetiminin Rusya’ya sağladığı aynı imkânlar, daha sonra iktidara gelecek yönetimler tarafından da garanti altına alındığında, o zaman Rusya Esat’tan vazgeçebilir. Peki, IŞİD karşıtı koalisyonda yer alan Suudi Arabistan’ın derdi IŞİD mi, yoksa Yemen’deki Husiler midir?

 

Türkiye’nin durumu da farklı değil; olamaz da.  Kürtler Suriye ve Irak’ta soykırım tehdidi altındayken, 7 Haziran seçimlerinden sonra tekrar şiddet sapağına giren PKK,  Türkiye’yi “IŞİD müttefiki” yapmak için az mı çaba sarf etti? Kürtlerin meşru ve sivil siyaset yoluyla elde ettiği kazanımlarını hendek siyasetine kurban eden PKK, Türkiye’nin de aktif bir şekilde IŞİD karşıtı cephede yer almasını engelledi. Bugün artık herkes biliyor ki, Türkiye’nin bölgedeki öncelikli hedefi IŞİD değil, PKK’dir. Oysa PKK bütün gücüyle Rojava’ya yönelip, dağılmış olan Suriye’de Kürtlerin kendi devletlerini kurmasına destek sağlayabilirdi.

 

Türk-Kürt ittifakı şart

 

Belki IŞİD’i tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmayacak; ancak çok ciddi anlamda etkisizleştirip dar bir alana hapis etmek, bölgede gerçek bir Türk-Kürt ittifakıyla sağlanabilir. Bunun da ilk şartı, PKK’nin Türkiye’de şiddet defterini hepten kapatması; ardından buzdolabına konmuş olan barış sürecinin tekrar rayına oturtulması ve Türkiye’nin, Suriye’de Kürt halkının elde edeceği tüm kazanımları, kader birliği içindeki Türk ve Kürt halklarının ortak kazanımları olarak görüp sahiplenmesidir. Sanırım Türkiye ve Suriye Kürtlerinin, bu konuda Barzani ve Irak Kürtlerinden öğreneceği çok şey var.  Çünkü Barzani, Türkiye’deki askeri vesayet dönemlerinde bile, Türk ve Kürt halklarının ortak çıkarlarını esas alıp, bağımsız Kürdistan talebinden de ödün vermeden asla Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemedi.

 

 

- Advertisment -