Ana SayfaYazarlarIrak’ta Şii yönetim zorda

Irak’ta Şii yönetim zorda

 

Irak'ta Şii lider Mukteda es-Sadr yanlıları, birkaç gün önce başkent Bağdat’ta en sıkı korunan yer olarak bilinen Yeşil Bölge girişlerinde “Ulusal Grev”e başladılar. Yeşil Bölge, başta parlamento ve hükümet kurumları olmak üzere yabancı temsilciliklerin de yer aldığı, Bağdat’ın en güvenli yeri. Tabii buranın Yeşil Bölge olarak adlandırılmasının sebebi,  kentte Kırmızı Bölge olarak adlandırılan yerlere nazaran daha güvenli olması ve olağanüstü güvenlik tedbirleriyle koruma altına alınmış bulunması.  

 

Sadr’ın çağrısı üzerine harekete geçen destekçileri, eylemlerini “sivil itaatsizlik” ve “Ulusal Grev” olarak tanımlıyor. Eylemcilere seslenen Sadr, “Bugün eylemin ilk adımını başlattınız. Eyleminiz şerefli bir duruştur. Kardeşlik, barış ve huzur için parlak bir sayfa açtınız. Bunu Iraklılar olarak unutmayacağız” derken, hükümet yetkilileri Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, Planlama Bakanlığı ve birçok hükümet binasının çevresine tel örgüler çekerek,  bu binaları eylemcilerden korumaya çalıştı. Sadr yanlıları, 1 Mayıs günü Yeşil Bölge’den çekildi; ancak tekrar geleceklerini söylemeyi de ihmal etmediler.

 

Amaç teknokrat bir hükümet mi?

 

Sadr, 2014 yılında iktidara gelen Haydar al-Abadi’nin, ülkede reformların yapılması ve yolsuzluklarla mücadelede eksik kaldığını; bu nedenle hükümetteki kimi bakanların görevden alınarak teknokrat bir yönetimin kurulmasını savunuyor.  Sadr aslında gayet haklı olarak  “bazı kişiler Irak’ın servetine el koymuş durumda” diyor  ve ülkedeki yolsuzlukların halkı ciddi anlamda yoksullaştırdığını; su ve elektrik gibi temel kamu hizmetlerinin yapılmadığını dile getiriyor.  Kuşkusuz Sadr yanlıları henüz hükümete karşı herhangi bir silahlı eylem içine girmiş değiller; ancak işler çıkmaza girerse,  bugün Basra ve Kerbela’nın  “askeri yöneticisi” konumundaki Sadr’ın Irak’ta silahlı bir isyan çıkartma kapasitesi olduğunu herkes biliyor. Zaten güvenlik güçleri de Sadr yanlılarına karşı elden geldiğince yumuşak ve temkinli davranıyor. Gerçi Sadr da İran’a rağmen Abadi yönetimine karşı silahlı bir eylem içine girmek istemez; ancak bazen iktidar hırsı kimi olmadık durumlara da yol açabiliyor.  Öyle veya böyle; 2004-2008 yılları arasında Irak’ta ABD’ye karşı ciddi bir direniş sergilemiş olan Sadr grubunun, halen de askeri olarak yabana atılmayacak bir gücünün olduğu herkes tarafından kabul ediliyor.

 

Irak’ın bu duruma düşmesinin tek sebebi, yolsuzluklar ve kötü yönetim değil. Petrol fiyatlarındaki düşüşler, IŞİD’e karşı mücadele ve iç göçler, Irak ekonomisini olumsuz yönden etkileyen diğer faktörlerin başında geliyor.  Öte yandan, petrol gelirlerinde düşüşe yol açan sadece düşük fiyatlar değil; ülkedeki önemli petrol boru hatları ve altyapının ciddi anlamda hasar almış, kimi yerlerde işlemez duruma gelmiş olması da bu açıdan önemli bir faktör. Bütün bunlar iç üretimde düşüşe yol açarken, petrol ihracatını da kısıtlamakta. Petrol zengini Irak’ın günlük ham petrol üretimi, halen 4.5 milyon varili bulmuyor.

 

Meselenin kaynağı, etkin bir iktidarın olmayışı

 

Yine de Irak’ın istikrar ve geleceğini zedeleyen en önemli unsur, petrol fiyatlarındaki düşüş ve IŞİD tehdidi değil, ülkede yıllardan beri bir türlü etkin ve yetkin bir hükümetin kurulamayışı.  Irak devlet bürokrasisi sadece kâğıt üzerinde mevcut ve neredeyse çökmüş durumda. Haydar al-Abadi’nin ekonomik danışmanlarından Mudher Salih, kamu sektörü çalışanlarının günde ortalama sadece 15 dakika verimli çalıştıklarını, günün diğer saatlerini boşuna geçirdiklerini söylemekte (bkz. “Reforming Baghdad”, Foreign Affairs, 19 Nisan 2016).  Ayrıca Irak’ta verimsiz çalışan sadece kamu bürokrasisi değil; devletin sahip olduğu fabrikalar, diğer bir deyimle kamu iktisadi teşekkülleri de hem verimsiz çalışıyor, hem gereğinden fazla işçi istihdam ediyor. Bu arada 21 milyonluk Irak nüfusunun 7 milyonunun devletten maaş aldığını ve çalışabilecek genç nüfusun yüzde 30’unun işsiz olduğunu da belirtelim.

 

2015 yılında Irak’ın bütçe açığı 21 milyar dolar iken, bu yıl açığın artarak 26 milyar dolara çıkacağı tahmin ediliyor. Irak bu bütçe açığını döviz rezervlerinden karşılamaya çalışınca, Mayıs 2014’te 75.6 milyar dolar olan döviz rezervleri, Ekim 2015’te 61 milyar dolara geriledi. 2016 yılı sonuna kadar düşüşün 43 milyar dolar seviyesine ineceği öngörülmekte.  Nakit paraya sıkışan her hükümet gibi Irak da çareyi IMF kapılarında arıyor. IMF Irak’a 1.2 milyar dolar kısa vâdeli borç sağlarken, önümüzdeki üç yıl içinde ve bir stand-by antlaşması çerçevesinde 15 milyar dolar daha vereceğini söyledi. Acaba bu para verimli mi kullanılacak, yoksa sistem(sizlik) bu kredileri  de mi yutup yok edecek?

 

Yolsuzluk diz boyu

 

Irak’ta yolsuzlukla mücadele komisyonunda yer alan Mishan al-Jabouri, “tepeden aşağıya, ülkede herkesin yolsuzluklara bulaştığını ve çözümün mümkün olmadığı” söylerken, Irak Maliye Bakanı Hoşyar Zebari de “en büyük problemin hayalet askerlere yapılan ödemelerden kaynaklandığını” dile getirmekte. Zebari’ye göre Irak ordusunda 30,000 civarında hayalet asker bulunmakta ve güya bunlara her ay ödenen 500-600 milyon dolar, fiiliyatta yüksek rütbeli memurların ceplerine gitmekte (bkz. The Guardian, 19 Şubat 2016). Öyle ki, 2014’te Musul’un düşmesi sırasında kentte bulunan asker sayısının, kayıtlı asker sayısından çok düşük olduğu söyleniyor. 

 

Sadr yanlılarının Bağdat’ta Yeşil Bölge’yi işgal etmesini bir hükümet darbesi şeklinde yorumlayanlar da oldu. Ancak Irak’ta işler bir darbeyle dahi düzene sokulacak gibi görünmüyor. Bu arada Irak hükümeti yolsuzluklar ve kötü yönetim nedeniyle adeta bir çıkmaza girmişken, IŞİD’e karşı ciddi operasyonlar yapması da beklenmemeli. Irak ordusunun Musul’u IŞİD’den alması şöyle dursun; başkentteki güvenlik zaafından yararlanan IŞİD, bu sıralar neredeyse her gün Bağdat’ta ve ülkenin diğer yerlerinde bombalar patlatıp duruyor. Kısacası Irak’ta işler hiç de iç açıcı değil ve Şii yönetim yönetemiyor.

 

- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik