Ana SayfaHaberlerGündemGezi Parkı davasında ilk duruşma bugün

Gezi Parkı davasında ilk duruşma bugün

 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Gezi Parkı eylemlerine ilişkin hazırlanan iddianame İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. 657 sayfadan oluşan iddianamede adı geçen 16 kişi hakkında Türkiye Cumhuriyet hükümetini ortadan kaldırmaya, görevini engellemeye teşebbüs ve Gezi Parkı olaylarını finanse etmek suçlamalarıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

 

09.59: Güvenlik görevlileri, salona yalnızca beş uluslararası 20 de ulusal basın kuruluşu muhabirinin alınacağını belirtti. Bunun mahkeme kararı olduğunu söylediler.

 

09.20: Duruşma öncesi Silivri Cezaevi önünde toplanılıyor.

 

Dava kapsamında Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu tutuklu yargılanırken Mücella Yapıcı, Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi, Memet Ali Alabora, Mine Özerden, Ali Hakan Altınay, Şerafettin Can Atalay ve Tayfun Kahraman tutuksuz yargılanıyor. Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Memet Ali Alabora, Gökçe Yılmaz Handan, Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu hakkında yakalama kararı bulunuyor.

 

657 sayfalık iddianamede 746 müşteki yer alıyor. Müştekilerin başını Cumhurbaşkanı Erdoğan ve 61. hükümetin bakanları çekiyor. Davada 16 sanığın ayrı ayrı 606 yıldan 2 bin 970 yıla kadar hapisleri isteniyor.

 

Savcılık iddianamesinde, şüphelilerin tamanının 'terör suçlusu' olduğu ileri sürüldükten sonra “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs ettikleri, oluşan bu ortamda dış ülke örneklerinde olduğu üzere en iyi ihtimalle hükümeti istifaya ve erken seçime zorlamak istedikleri, bu ihtimalin gerçekleşmemesi halinde ise bu defa Suriye ve Mısır örneklerinde olduğu üzere iç savaş ve darbe ortamına zemin hazırlamak gayretinde oldukları, bu yönde FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün daha sonrasında da tecrübe edileceği üzere benzer girişimlerde bulunduğu, Gezi kalkışmasının başarısız biçimde nihayete ermesi sonrasında bu defa FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün aynı hedefe ulaşmak maksadıyla sahneye çıktığı, açıklanan gerekçelerle de şüphelilerin dosya içerisinde mevcut tüm deliller uyarınca atılı suçları işledikleri anlaşılmıştır” denildi. Dava şüphelileri, Gezi sürecinde İstanbul dışındaki tüm eylemlerden de sorumlu tutuldu.

 

Şüpheliler, Türk Ceza Kanunu'nun şu maddeleriyle suçlanıyor:

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya Veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme,

Mala Zarar Verme, Nitelikli Mala Zarar Verme,

Tehlikeli Maddelerin İzinsiz Olarak Bulundurulması Veya El Değiştirmesi,

İbadethanelere Ve Mezarlıklara Zarar Verme,

6136 Sayılı Yasaya Muhalefet, Nitelikli Yağma, Nitelikli Yaralama,

2863 Sayılı Yasaya Muhalefet

 

"2011 yılında ülkemizde temelleri atılan ve 2013 yılı mayıs ayı itibariyle de sahneye konmaya çalışılan kalkışma hareketi’

 

Tamamlandığının duyulmasından 12 gün sonra kabul edilen iddianamenin giriş bölümünde Gezi Parkı eylemleri ile ilgili olarak, “2011 yılında ülkemizde temelleri atılan ve 2013 yılı mayıs ayı itibariyle de sahneye konmaya çalışılan kalkışma hareketi’ ifadelendirmesi kullanıldı. Memet Ali Alabora’nın sosyal medya üzerinden yaptığı “Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hala anlamadın mı” paylaşımı da ‘provokatif’ olarak nitelendirildi ve Kavala ile Alabora’nın ‘etki ajanlığı’ yaptığı savunuldu.

 

"Olaylar Alabora, Öğün ve Arıkan'ın Arap Baharı'nın eninde sonunda ülkemizde de olmasını arzu ettiklerini açıkça dile getirmeleri ile başladı"

 

Gezi Parkı protestoları, iddianamede 2010 yılında başlayan ve bölgeye yayılan Arap Baharı’nın ‘ülkemizdeki farklı bir yansıması ve uyarlaması’ olarak tarif edildi ve eylemlerin başlangıcı şu şekilde ifadelendirildi:

“Olayların hükümete yönelen kalkışma hareketine dönüştürülme süreci ve planının Ekim 2011 tarihinde Wall Street eylemlerinin başladığı dönemde "Ayaklan İstanbul/Occupy İstanbul" isimli facebook sayfasının oluşturulması ve sayfa üyelerine bu tarihten itibaren çeşitli aralıklarla "Revolt (Ayaklan) İstanbul" eylemleri düzenlenmesi çağrılarının yapılması ve Kasım 2011 tarihinde de “Ayaklan İstanbul” ismi ile yayınlanan video ile çağrısı yapılan, bu kapsamda da 2011 Kasım ayında İstanbul-Taksim'de yapılan bir gösteride Memet Ali ALABORA, Ayşe Pınar ÖĞÜN ve Handan Meltem ARIKAN’ın Arap Baharının bölgesel olmadığı, küresel olduğu, eninde sonunda ülkemizde de olmasını arzu ettiklerini açıkça dile getirmeleri ile başladığı, devam eden süreçte 27 Mayıs 2013 tarihi ise Gezi parkı olayları olarak adlandırılan kalkışma hareketinin sahada yoğun biçimde başladığı tarih olmuştur.”

 

"Halkın oylarıyla işbaşına gelmiş olan hükûmet tıpkı 27 Mayıs darbesi öncesinde olduğu gibi sokak hareketleriyle baskı altına alınmak ve devrilmek istenmiştir"

 

27 Mayıs 2013’te başlayan ve birkaç hafta devam eden süreçte yaşananlar da iddianamede ’27 Mayıs 1960’ darbesi öncesine benzetildi ve “Halkın oylarıyla işbaşına gelmiş olan hükûmet tıpkı 27 Mayıs darbesi öncesinde olduğu gibi sokak hareketleriyle baskı altına alınmak ve devrilmek istenmiştir. Olayların başlama nedeni şüphelilerceTaksim Gezi Parkı düzenlemesi ve Topçu Kışlasının ihyası çalışmaları olarak bahane edilmiştir. Ancak ilk polis müdahalesinin ardından olayların inanılmaz bir hızla ve organizasyon çerçevesinde dakikalar içinde çok sayıda şehre yayılması da eylemlerin bir kalkışma gayreti ile planlandığını göstermektedir” dendi.

 

İddianameye göre 'kalkışma hareketinin asıl sebebi' ne?

 

İddianamede, ‘aynı anda çok sayıda ilde patlak veren olayların anlık gelişmediği ve planlı şekilde bir güç tarafından hükümete yönelik işlenen suçlar kapsamında yönlendirildiğinin göstergesi’ olarak Zello sistemi adı verilen internet tabanlı cep telefonu görüşmeleri gösterildi. ‘Kalkışma hareketi’ olarak isimlendirilen eylemlerin asıl sebebi olarak da şu bilgiye yer verildi:

“Kalkışma hareketinin asıl sebebinin Adalet ve Kalkınma Partisinin izlediği iç ve dış politikalar ve ayrıca ülkemizde inşa edilmeye çalışılan büyük alt yapı atılımları ve projeleri olduğu anlaşılmıştır.”

 

"Türkiye Cumhuriyeti Devletine diz çöktürme operasyonu olduğu çok açık ve net olarak gözükmektedir"

 

İddianamede Gezi Parkı eylemleri sırasında Twitter üzerinden açılan hashtagler de ‘Gezi Parkı’nın simgeleştirilmesi’ olarak nitelendi ve “Israrla ‘direniş, ayaklanma vb.’ çağrılar ile anılır hale getirilmiştir. Günümüzde meydana gelen bu olayları ve terörün yeniden tırmandırılmasını da değerlendirdiğimizde, yapılan bu eylemlerin hiçbirinin tesadüfi olmadığı ve dış destekli, Türkiye Cumhuriyeti Devletine diz çöktürme operasyonu olduğu çok açık ve net olarak gözükmektedir” ifadeleri kullanıldı.

 

İddianamenin giriş bölümü şu sözlerle bitirildi: “Soruşturma kapsamında elde edilen deliller ve ülke çapında meydana gelen olaylara genel olarak bakıldığında; söz konusu eylemlerin gelişi güzel ortaya çıkmadığı, bir organizasyon dahilinde, sistemli ve planlı olarak yürütüldüğü, görünürde demokratik hak ve masum protesto gösterileri şeklinde lanse edilmesine rağmen, asıl amacın; yurt genelinde kaos ve kargaşa ortamı meydana getirilmesi ve bu şekilde, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engelleme ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silahlı kalkışmanın amaçlandığı anlaşılmıştır.”

 

"Gezi'nin finansörü Soros'tu" iddiası basına dayandırıldı

 

İddianamede, “Gezi Parkı kalkışmasında ‘Occupy (İşgal)’ hareketi olarak bilinen ‘sözde sivil başkaldırı’ yönteminin kullanıldığı ve ‘sivil başkaldırı’ yönteminin uygulanmasında ise OTPOR (Direniş) adlı örgütün uluslararası eylem eğitimleri veren birimi CANVAS’ın ön planda olduğunun anlaşıldığı” kaydedildi ve “Finansörünün de George SOROS olduğu basında yer almıştır” dendi. İddianamenin ilgili bölümünde Soros’la ilgili şu ifadeler yer aldı:

“Eski Doğu Bloku ülkeleri ve Arap ülkelerinde yaşanan halk ayaklanmalarında uluslararası finans spekülatörü olarak tanınan George SOROS'un önemli bir aktör olduğu, bu ülkelerde yaşanan devrim süreçlerine SOROS'un çok büyük finansal destek sağladığı basına da yansımıştır. George SOROS'un kurduğu, dünya çapında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu OPEN SOCİETY INSTITUTE'nin Türkiye’de Açık Toplum Vakfı bünyesinde faaliyetlerini devam ettirdiği bilinmektedir. SOROS’un GEZİ Kalkışması sürecine etkisi gerek basında gerekse siyasi ve akademik çevrelerde çokça konuşulmuş, bu nedenle Açık Toplum Enstitüsü kurucusu George SOROS'un ayaklanmaların yaşandığı diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde yaşanan Gezi Kalkışması sürecinde de etkin olduğu anlaşılmıştır.”

- Advertisment -